Seçim mevsimindeyiz ve ülkedeki genel temayül dibe vurduğumuzda mutabık. Daha da kötümser olanlarımıza göre de bunlar daha iyi günlerimiz. Başlangıç noktası için nerede olduğumuz ile ilgili bu “mutabakat” kendimizi bulmamız açısından önemli ve değerli.
 
Tüm bu olumsuz ama doğru tespitlerde gerçekten samimiysek çıkış yolunun resmini çizmeyi hayal etme zamanı geldiğinde de mutabık kalınması lazım.
 
Bakın Gandi önündeki zor bir mücadelenin gereklerini hayal etmekten başlayarak nasıl sıralamış.
 
Düşünmeye hayal etmekle başlayın.
Hayalleriniz düşünceleriniz olur 
Sözleriniz düşüncelerinizi temsil etsin.
Çünkü sözleriniz davranışlarınız olur.
Davranışlarınız sözleriniz ile tutarlı ve pozitif olsun
Çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur
Alışkanlıklarınız pozitif olsun
Çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur
Değerleriniz pozitif olsun
Çünkü değerleriniz kaderiniz olur
 
Yeni meclisin ezber bozan bir meclis olacağına inanmak için nasıl bir başlangıç yapılması gerekir diye kafa yormak lazım.  Haddim olmayarak partilerin seçim bildirgelerine katkı yapacak olsam ne hayal ederdim diye düşündüm. Her şeyden önce bizim kontrol edebildiğimiz ve Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünden etkilenmeyen konular ne olur diye düşündüm.
 
Başlangıç noktalarından biri olarak sorunlarımızın kökünde dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir kurumun sürdürülebilir olması için topluma anlatılması ve içtenlikle sahiplenilmesi gereken temel sevk ve idare ile ilgili prensiplerin olduğu kanaatine vardım.
 
Kıbrıs Türkü’ne siyasetin, toplumun yansıması olduğu; hepimizin öncelikle kendimizi de ilgilendiren konularda uzun vadeli sürdürülebilirliği düşünüp bazı ödünler vermeyi kabul etmemiz gerektiği anlatılmalı. Bunu hazmetmeksizin, siyaset kurumunun çözümleri toplumdan bağımsız olarak üretmesinin hayalcilik olacağı söylenmeli.
 
Kamu kaynaklarının kullanımında tutumlu, verimli ve etkili olmayı sağlamamız gerektiği dile getirilmeli. Kamu harcamalarıyla ilgili bu üç ana kavramın ne anlama geldiğini, birbirlerini eleştirmek için değil topluma ayna tutmak için parti liderleri anlatmalı. Bu seçim süreci bunun için kullanılmalı.
 
Bu üç kavram arasındaki yaklaşım farklılığı seçim bildirgelerine yansıtacakları spesifik örneklerle ortaya konmalı. Siyasi yarışın bir boyutu bu üç kavram altında ortaya konacak yaratıcı, maliyet ve getirisi iyi düşünülmüş inisiyatiflerde olmalı.
 
Tutumluluğun, kamu kaynaklarının israfının önlenmesi, verimliliğin ise eldeki insan gücü ve diğer kaynakların daha azıyla daha fazla ürün/hizmet üretilmesini ve birim maliyetlerin düşürülmesini ifade ettiği anlatılmalı.
 
Bu üç kavram içerisinde belki de en önemlisinin ve zorunun kamuda etkinlik olması gerektiğinin altı çizilmeli.  Etkin olmak elde edilen çıktıların vatandaşlar için gerçekten gerekli ve faydalı olmasını sağlamak gerektiği vurgulanmalı. Gerçekten bir değer yaratmayan faaliyetlerin kaynakların boşa harcanması anlamına geleceğini söyleyebilmeliler. Tüm kamuyu içine alacak şekilde yapılacak olan çalışmada Türkiye devletinin bilgi birikimi ve altyapı katkısı ve ölçümleme ve süreç çizimlerinde üniversitelerimizin katılımı da dikkate alınmalıdır.
 
Siyasi parti liderleri seçim vesilesiyle toplumu bu üç kavram etrafında eleştirmeye değil düşünmeye ve önerilerle katkı yapmaya davet etseler farklı bir başlangıç yapmış olmaz mıyız?
Siyasi iddialaşma bir kısmı bu üç kavram üzerinden verilecek örnek ve önceliklerin belirlenmesi üzerinden olamaz mı?
 
Fazla hayal kurmuş ve rüya görmüş olabilirim ama dibe vurmuşluk ile ilgili yazının başındaki tespitte mutabıksak bizi bekleyen adımın biri bu olmalı.
 
Böyle bir gündem ile bir seçim süreci geçirmek yeni bir başlangıç yapmak adına tüm partilerin de elinde değil mi? Buna kim müdahale edebilir? Türkiye’deki iktidar mı engel olur? Kıbrıs sorununun çözümü olmadan bunu yapamaz mıyız? Hatta esas bunu yapmazsak, sırf bu yüzden Rum tarafı bizimle niye anlaşsın? Kim kumarbaz, giderlerini kontrol edemeyen biriyle ortaklık kurmak ister?
 
Kamu yönetimindeki bu üç kavram etrafında bunları seçim sürecinde düşünmez, söylemez, sorgulamaz ve vatandaş olarak talep etmezsek ne zaman yapacağız?
 
Tamam biliyoruz küçük ama inatçı, varlığı olup ağırlığı tüy misali olan ve kendince kurnaz olduğunu düşünen bireylerden oluşan bir toplumuz ama yolun da sonundayız be arkadaşlar.