KKTC Dışişleri Bakanlığı, BM Güvenlik Konseyi’nin Ada’daki Barış Gücü’nün görev süresini uzatan kararını reddettiğini açıkladı ve söz konusu kararla statükonun devamının desteklendiğini vurguladı. Çok ilginç bir açıklama... BM’nin Ada’daki Barış Gücü’nün süresini uzatan kararını reddetmesi tamam. Buna bir diyeceğimiz yok. İki devletin ayrı ayrı yola devam etmesi için BM Barış Gücü’nün gitmesi şart. Ancak, KKTC Dışişleri Bakanı Sn. Özersay’ın “söz konusu kararla statükonun devamının desteklendiğini” söylemesi, bir kez daha “statüko”yu tartışılır duruma getirmesi ve en uygun yolun “müzakerelerle federasyon çözümüne” doğru adım atılması imajını yaratmaktadır. Bu da KKTC’nin tanınmasının önüne engel koymak gibi bir durum yaratır. “Statüko” nedir? Bugünkü geçerli durumdur. Peki, o halde nedir bu statükoyu kötü birşeymiş gibi tanımlama yorumları? Statüko, yani bugünkü durum, sonunda KKTCnin tanınma yolunu açan bugünkü geçerli durumdur. Ne kalıyor geriye? Bugünkü statükoyu resmileştirmek... Yani kısacası, statüko tanınmaya gider.
Sn. Özersay’ın halâ “federasyon” müzakerelerine açık kapı tutan bu açıklaması çok düşündürücü... Eğer KKTC Devleti ve Hükümeti, bu Devletin tanınma yoluna girmesini istiyorsa, tanınma politikası uygulaması gerekir. Tanınma politikasını uygulamak için ise mutlaka “statüko”nun bugün en geçerli durum olduğunu vurgulamanız gerekir. “Ne oluyor kardeşim?... Biz BM olarak ‘federasyon çözümü müzakerelerini’ canlandırmaya çalışıyoruz. Siz ise statükonun bugünkü geçerli durum olarak ön planda olduğunu ve ‘statükonun tanınmaya sıçrama tahtası olduğunu savunuyorsunuz.’” İşte BM ve Rumlar, statükonun bugünkü geçerli durum olduğunu söylediğiniz anda böyle bir argüman ile karşınıza dikilecek. Dikilecek, ama “tanınma” kelimeciğini kullandığı anda KKTC’nin tanınmasını gündeme oturtacak yeni bir gündem oluşturacak. Diplomaside karşınızdakilere sizin istediğinizi söyletme manevralarından biri de bu...
Geçen haftaki yazımda belirtmiş olduğum gibi KKTC Devleti, Hükümeti ve halkı için iki seçenek var. Biri, “federasyon çözümü” ile KKTC’nin ortadan kalkması ve tüm adanın Rum Kıbrıs Cumhuriyeti egemenliği altında girmesi; diğeri ise statükoyu resmileştirerek tanınma yoluna girilmesi. Çizgiyi çizip yeni bir sayfa açma zamanı gelmiştir. Yoksa, kararlı bir politika izlemekten uzak kalırsak, sonunda Rumların çok istediği ve KKTC Devletini ortadan kaldıracak bir “federasyon müzakereleri” sürecine tekrar girmiş olacağız. Yani kısacası “statüko”yu kötülemekten vazgeçip, gerçekleri görerek, tanınma yoluna giren ilk adımları artık atmak gerekir. Tekrar “federasyon çözümü müzakereleri” kıskacına girmek, “Kıbrıs Sorunu”nu tekrar çıkmaza sürüklemek, KKTC Devleti, Hükümeti ve halkını belirsizlik içine atmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Böyle bir gelişme Rumların KKTC’yi ortadan kaldırma planlarına yarayacaktır.