KKTCnin tanınma politikası olmayınca ve başlamaması gereken müzakereler tekrar başlayınca, işte böyle Rumlara neler verileceğini daha çok tartışır dururuz. Bazıları, çözüm ile uluslararası hukuka dahil...
KKTCnin tanınma politikası olmayınca ve başlamaması gereken müzakereler tekrar başlayınca, işte böyle Rumlara neler verileceğini daha çok tartışır dururuz. Bazıları, çözüm ile uluslararası hukuka dahil olabileceğimizi iddia ederler. Yanlış. Biz KKTC olarak 1983 yılında bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz zaman uluslararası hukuka dahil olduk. Uluslararası hukuk der ki : “ Bir devlet( yani Türkiye Cumuhuriyeti ) bağımsızlığını yeni ilan etmiş bir devleti (yani KKTCyi ) resmen tanırsa, diğer devletler de bunu örnek alarak bu yeni devleti tanır...” Gerçek şu ki, resmen tanınma için girişimler başlatıp tanınma politikası ile yoğun bir çaba harcasaydık, şimdi çok farklı bir konumda olacaktık. ..Neyse, hiç birşey geç değil.. İçine girdiğimiz karmakarışık müzakereler sürecinden kazasız, belasız çıkabilirsek tanınma yolu açılacaktır. Hatta, müzakereler sürecinde KKTCnin tanınması da gündeme gelmelidir... Bu arada Rum lideri Anastasiadisin son günlerde yaptığı açıklamalara bir bakalım. (Ne yapalım... KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı “Şunları verebiliriz. Ancak şunları da alabiliriz. KKTCnin devamını sağlayabiliriz.” gibi herhangi bir açıklama yapmadığına göre), biz de Rum liderinin açıklamalarını yorumlamaya devam etmek mecburiyetinde kalıyoruz. Anastasiadis, “Mayıs ayında “işgal ordusundan” kurtulma ve yeniden birleşme hedefiyle yoğunlaştırılmış müzakereler başlamıştı. AB üyesi bir devlet olma niteliğimizi kullanarak, Kıbrıs Cumhuriyetinin 1977, 1979 ve 2008 uzlaşıları ve BM kararları aracılığıyla nasıl iki toplumlu, iki kesimli federasyona dönüşeceğini görmeye çalışıyoruz.” demiş... Yani, yeni kurulacak “federal Kıbrıs Cumhuriyeti” içinde çoğunluk Rum ve azınlık Türk toplumlarından söz ediyor Rum lider. Anastasiadis, “İade edilecek bölgeler, takvimler ve “ işgal askerlerinin” geri çekilmesi ve ne kadar sürede bunun başarılması gerektiğine dair Kıbrıs halkına ayrıntılı bilgi vereceğim.” demiş. Belli ki Rum lider Anastasiadisin kendi düşünceleri sürekli bizim medyada geniş yer bulabiliyor... Neyse... Biz dönelim tanınma meselesine. KKTC Devleti ve halkının, Rum Kıbrıs Cumhuriyeti ile “federal” bir çözüm çerçevesi içinde anlaşma mecburiyeti yoktur. 36 yıllık bağımsız, egemen KKTC Devleti kendi egemenlik haklarını kullanarak tanınma isteyebilir ve tanınma yoluna girebilir. Bu konuda zorluk, müzakerelerin tekrar başlayıp devam etmekte olmasından kaynaklanmaktadır...En önemli konu, herhangi bir süreç içinde KKTC bağımsız, egemen devletinin ayakta kalması, statüsünü koruması, vurgulaması, uluslararası hukuk çerçevesi içinde kendisine verilen tanınma haklarını kullanması ve tanınma istemesidir. Sürekli mağdur olan taraf, sadece Rumlarmış gibi bir imaj yaratılmıştır. Bu da çok yanlış... 1963-1974 yılları arasında tam 11 yıl mağdur olan ve küçük kantonlar içerisinde yaşamaya Rumlar tarafından mahkum edilen, adanın her bölgesinde toprakları Rumlar tarafından işgal edilen Kıbrıs Türk toplumundan söz eden ve bu gerçekleri vurgulayan yok.... Tanınma, ne gerçekleşmeyecek bir hayaldir, ne de uluslararası hukuka ters düşen bir girişimdir. Bu gerçekler açıkca ortada. Yolumuzu ona göre çizelim...”