“Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonunun Kültür Kolunun sırf bilgisi ve malumatı kıt vatandaşları okutmak onları hayatla daha iyi bir surette mücadeleye hazırlamak için tertiplediği gece derslerine müsaade edilmedi. Buna sebep olarak da gece okullarının Federasyonun mesuliyeti altında açılmasının uygun olmadığı ileri sürüldü. Bu kadar gülünç ve abes bir şey tasavvur edilemez!” 1953
                                                                                                                                            Dr. Fazıl KÜÇÜK
            Amerikalı Başkan eskisi Bay Donald Trump “Amerika’yı geri alacağız” diyerek sessizliğini bozdu. (Ülke sanki babasından miras kalmış gibi) 2020 Kasım ayında oylarının çalındığının türküsünü çığırmayı sürgit ediyor. Joe Biden’ın kendisinin yaptıklarının tersini yaptığını söylüyor. Bunu söylerken kendisinin uyguladığı arka kapı diplomasisi ile bozulan ilişkileri düzeltmeye çalıştığını söylemek olasıdır. Görevde olduğu dönem içinde kuyulara attığı taşlar sonucu kavga etmediği ülke yöneticisinin kalmadığı biliniyor.
Beyaz Evden ayrıldıktan sonra düzenlediği ilk halkla buluşmasında, yukarıda da değindiğimiz gibi Biden’ı eleştirirken Amerika’nın AB ile yeniden bir araya gelmesine ve ittifak tazelemesine karşı çıkıyor.
Yine bu süreçte Türkiye ile Amerika arasında Doğu Akdeniz ile Kıbrıs başta olmak üzere iki ülke arasında görüş ayrılıklarının olmasını doğal karşılamak gerekiyor. Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusundaki Türk tezi, “Adada eşit statülerinin tanınması resmi müzakerelerin başlaması gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu ve iki devletli yapıyı” savunurken Amerikan Yönetimi ağırlıklı olarak karşımızdaki unsurun söylemlerine yakın duruyor.
Karşımızdaki unsurun yedeğine takılan Yunanistan’a eşlik etmeyi sürgit eden Amerika’nın bu yaklaşımlarını devam ettirdiği sürece adaya gerçek anlamda barışın gelmesini beklemek Godot’un gelmesini beklemeye koşut bakış açısıdır. 1968 yılı Haziran ayında Beyrut’ta başlatılan çözüm sürecinde değişik köprülerin altından akan sulara karşın aynı noktada olduğumuz biliniyor. Yine bu süreçte tarafların savundukları çözüm önerilerinin kemikleştiğinin de unutulmaması gerekiyor.  
Bir başka konu ise Türkiye’nin Yunanistan’la olan ilişkileridir. Kıbrıs ile Ege konularını aynı statüde görmek olasıdır. Şu hususu peşinen kaydetmek istiyoruz. İki bölge ülkesinin uzlaşarak istikrar ve barışa hizmet edebileceği gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. Durumun bu olmasına karşın Yunanistan’ın Türkiye’nin dışında diğer bölge ülkeleri ile anlaşmalar yapıyor olması iyi niyet ötesinde bir yaklaşımdır. Burada Amerika’nın yanı sıra Fransa ve Almanya’dan askeri malzeme alınıyor olması da ayrı bir sorundur. Yanlış olan dünyada büyük yıkımlara neden olduğu bilinen iki Paylaşım Savaşına karşın silahlanma yarışının sürgit edilmesidir.
İngiltere’nin AB’den boşa düşmesinden sonra Fransa ile Kuzey İrlanda sorunu yaşanıyor. Fransa adı geçen ülkenin İngiltere’nin bir parçası olmadığını savlıyor. İngiltere ise ülkesinin bütünlüğünü koruyacağını duyuruyor. Bu söylemler yıllardır sürgit eden Kıbrıs uyuşmazlığının çözümüne doğru evriliyor.
BM gözetiminde yapılan Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü çabalarının sayısını bilenler değişik rakamlar veriyorlar. Karşımızdaki unsurun Federasyonu neden istemediği biliniyor. Nikos Anastasiyadis ile diğer Rum siyasiler “iki devlet ve egemen eşitliğin kurulmasına yer olmadığını” söylüyorlar. Bu söylemlerini bir tık ileriye götürerek iki devletli yapıdan Türkiye ile Kıbrıs Türklerinin zarar göreceğini öne sürüyorlar.
Bu söylemlerden hızını alamadığı anlaşılan Rum Savunma Bakanı Haralambos Petridis, “işgal altındaki ata topraklarına dönme yönündeki mücadelemize devam edeceğiz. AB üyesi bir ülkenin AB üyesi olmak isteyen bir ülke tarafından işgal edildiğine” vurgu yapıyor.
Karşımızdaki unsurun bu söylem ve yaklaşımlarına karşın bizlerin de Yakın Tarihimizi öğrenmemiz gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…