“Yerel seçimler”i “magazin” tadında tartışıyoruz ama inanın, bu konu; Kıbrıslı Türklerin en ciddi ve yaşamsal sorunudur…
“Biz bir devlet kurduk” diye böbürlenerek hamaset yapanlar da, “Kıbrıslı Türkler kendi evlerinin efendisi olmalıdır” diyenler de “Yerel seçimler”i ciddiye almalıdır…
Hele hele bu toplumu yönetmek iddiasındaki “siyasal partiler” geleneksel popülist tavırlarla bugüne kadar sürdürdükleri belediyecilik politikalarını süratle gözden geçirmelidirler…
Tüm bunları neden söylüyorum?
Birincisi; Kıbrıslı Türkler “Bizim Rumlardan ayrı belediyemiz olsun” sloganı ile yola çıktıklarından bu yana yarım asır geçti…
Hatta “Kıbrıs sorunu”nun kökeninde, bizim bu “talebimiz”in çok ciddi ağırlığı vardır…
Oysa biz ve bizim siyasal partilerimiz bize tarihimizin en ağır “bedellerinden” birini ödetmiş olan bir konuyu “sulandırdıkça” sulandırıyoruz…
Girne’ye bakınız…
Dört yılda ne hale geldi?
Tam bir “kent katliamı” işleniyor Girne’de…
Ama Belediye Başkanı ve tabii tüm partilere ait Meclis üyeleri yeniden aday olabiliyorlar…
Nasıl bir “yüz” vardır bu insanlarda…
Bu “toplu katliam”da hepsi, ama hepsi birer suçlu…
Ama bu “devlet” bir belediyenin bu kadar “dökülmesini” iş yapmamasını, yapılanları yıkmasını, umursamazlığını sorgulayabilecek mekanizmalara sahip değil…
Üstelik bu anlattıklarım; sadece Girne için değil, pek çok büyük belediyemizde geçerliğini koruyor…
Belediyeciliğimizin geldiği nokta kocaman bir “fiyasko”dan başka birşey değildir…
Elbette; bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar belediyede, “ufak tefek” çabalar göze çarpıyor ama bu “toplam kalite”yi asla yükseltmiyor…
Fotoğrafın bütününde Kuzey Kıbrıs, çöplük olmuş bir “belde” görünümündedir…
Bazı belediye başkanlarının kendi reklamlarını yaparken “pırıl pırıl” diye ifade ettikleri beldelerini neredeyse “b.k” götürüyor…
Ama bir de bakarsınız, etrafta aday bolluğundan geçilmiyor…
Eskiden, bu “devlet”in yerel gelirlerinin “yüzde 3’ü” belediyelere ayrılıyordu. Şimdilerde bu oran, Yüzde 9’un üzerindedir…
Ama gene de olmuyor, gene de başaramıyorlar…
TC’den sağladıkları trilyonlar da yetmiyor bizim “kara kuyu”larımıza…
Tabii, bol istihdamlı belediyelerin bazısı “iflas” bayrağını çekerken, bir eli yağda, bir eli balda olan belediyeler de var…
Bu nasıl bir “devlet”tir Tanrım? Nasıl bir devlettir ki bu “dengesizliğe” bir çare bulamıyor… Bazı belediyelere “ayrıcalıklı” gelirler akarken, bazıları “borç” batağında tepiniyor…
Bazı belediye başkanları da “kocaman çek”lerle poz verip, kulüplere para dağıtabiliyor…
Kimse de bunun “hesabını” soramıyor…
Bizim “statüko partileri” sağcısı ve solcusu ile belediyeciliği ciddiye almazken, hemen hepsi de “yerel yönetim” reformundan söz ediyor…
Bundan önceki UBP-DP Hükümeti’nin hazırladığı Belediyeler Yasa Tasarısı bir tek noktaya odaklanmıştı:
Belediyelere daha çok KAYNAK… Daha çok vergi, daha çok para…
Yurttaş, siyasetçinin başarısızlığını cebinden takır takır ödüyor… 
İşte en büyük örnek; Lefkoşa Belediyesi…
Onlarca vergi çeşidi var Lefkoşa’da… Belediye adeta Lefkoşalı’nın boğazına basmış gibidir…
Lefkoşalı, geçmişteki rezilliklerin faturasını ödüyor… Hem de en katmerlisinden…
Böyle olunca da belediyecilik bir tek “nokta”ya odaklanıyor…
Çalışanların; maşalarını, ek mesailerini, bayram ödeneklerini, kıyafet paralarını “denk” getirme derdi…
Belediyelerimizin; çok içerikli bir reforma acilen ihtiyacı vardır…
Ama eski hükümet gibi şimdiki de, görüyorum ki bu “reform”dan “daha çok vergi” anlamını çıkarıyor…
Oysa; yurttaşın cebine saldırmak yerine, bu “devlet” özellikle bu son birkaç hafta içinde belediyelerin yollarda savurduğu paraları “mercek altına” almalıdır…
Girne’de belediye, bazı yerlerde tüm bordür taşlarını sarı-beyaza boyatıyor… İğrenç bir görüntü… Çünkü bordürleri tamir etmeden, yolu temizlemeden bunu yapıyor… 
Acelesi var… Boyacıyı, istihdam ettiği yeni işçileri “nemalandırmak” için yalaşık bulaşık işlere girişiyor…
Bu mudur belediyecilik?
Savrulan bu paraları yok mu bir gören?
Rahatsız olan, soruşturma açan, irdeleyen?
Uzun lafın kısası: Siyasal partiler belediyelere “kaliteli” kadrolarla talip olmalıdırlar…
Belediye Başkanlıklarına, meclis üyeliklerine “aday” seçerken, kentlerle, beldelerle dalga geçmemelidirler…
Bu görevlere “siyasal parti”lerden aday göstermeye son verecek bir “reform” üzerinde kafa yormalıdırlar…
Belediyeciliği “ayağa düşüren” siyasal yobazlara fırsa vermek, beldelerde “har vurup harman savuran” hovardalar yaratmak belediyecilik değildir…