“Yerel dünyamız”da hiçbir şey değişmedi…
Bu seçim; bazı bakımlardan geçmiştekilerden farklıydı…
Herşeyden önemlisi; kavgalı döğüşlü değildi… Çevreyi fazla kirletmediler… Birbirlerinin afişlerini yırtmadılar… Yollarda uzun kuyruklar oluşmadı… Açık hava mitingleri de sınırlıydı… Çemberlerde bayrak sallamalar bile azdı…
Bazı köylerdeki “didişme”lerin, hatta “bölünme”ye varan gerginliklerin sesi bile duyulmadı…
Yerel yönetimlerde uzun yıllar, UBP söz sahibiydi…
2014 seçimlerinden itibaren CTP, yerel yönetimlerde ciddi bir “ağırlık” sağladı…
Pazar günü gerçekleştirilen yerel seçimlerde ise bu “ağrılığı”nı konsolide etti…
Genel anlamda; CTP’nin yerel düzeyde gücünü koruduğu, ciddi kayıplara uğramadığı görüldü…
UBP ise; neredeyse “yerel alan”dan gönüllü olarak çekildiği izlenimini verdi…
DP; 2014’ten bile geri gitti…
HP ile YDP ise; genel seçimlerde gösterdikleri “performans”ı yerel düzeyde yakalayamadılar…
Hatta YDP; neredeyse yerlerde süründü…
TDP ise bir tek Lefkoşa’da 2014’teki oylarını neredeyse ikiye katlayan Mehmet Harmancı ile yerel düzeydeki “varlığını” sürdürecek…
Pazar günkü seçimlerin başka özellikleri de var…
İlk kez bu kadar “bağımsız” aday yarıştı bu seçimlerde…
İlk kez bu yoğunlukta “parti aidiyetleri” gevşedi…
Partili bazı adaylar; hem sağda hem solda partilerinin yönetimini dinlemediler… Partilerinin adaylarının karşısına “bağımsız” olarak çıktılar…
Yani “parti disiplinleri” bu seçimlerde derin yaralar aldı…
Siyasal partilerimiz belki ilk kez; Başkan adayı göstermedikleri yerlerde, tam liste Meclis adayları çıkardılar…
Daha da ilginci; kimin kimi nerede desteklediği pek fazla anlaşılmadı… Kısacası; kimin eli kimin cebinde gibi bir durum yaşandı…
Tüm bunlar; siyasal partilerimizi ciddi anlamda düşündürmeli…
Öte yandan; siyaset kurumumuz açısından “olumlu” saydığım bir “tablo” var…
CTP’nin Lefkoşa’da aday çıkarmaması, Başkan Erhürman’ın bu konuda gösterdiği “kararlılık” siyaset tarihimize not edilmelidir…
Bu “samimi” desteğin, solda bir “dayanışma ruhu” ürettiğini, işbirliği kanallarını beslediğini görüyorum…
Özellikle “Dörtlü” koalisyonun yarattığı “uzlaşmacı” havayı, birbirlerinin kuyunu kazmaktan uzak durmaları, yerine göre “dayanışma” sergilemeleri, siyaset kurumumuz açısından bence önemli…
Ve bu konudaki son söz: Yerel yönetimlerde kişisel bazda bir “değişim” yaşanmadı… Ama bu; yerel yönetimlerdeki “değişim” ihtiyacını ortadan kaldırmıyor…
Hatta “değişim”in ötesinde, bu alanda köklü bir “dönüşüm”e ihtiyaç vardır…
Belediyelerimizin bazıları “batak”ta çırpınırken, bazıları para bolluğundan ne yapacağını şaşırıyor…
Öncelikle bu konuda ciddi fikir üretimine ihtiyaç vardır…
Çok genel bir “Belediyeler Yasası” ile bu durum düzeltilemez…
Özellikle ilk üç kent için (Lefkoşa, Mağusa, Girne) farklı bir “statü” yaratılmalı ve her biri için ayrı yasa çıkarılmalıdır…
Luricina Belediyesi ile Girne Belediyesini aynı yasa ile idare etmekten vazgeçilmelidir…
Girne artık çok katlı binaların işgalindedir… Denizleri kirletilmektedir… Bol yıldızlı oteller çoğalmaktadır… Kumarhaneleri her geçen gün artmaktadır…
Tüm bunları ancak kendine özgü bir yasa ile düzenleyebilirsiniz.
Belediyelerin “reformize” edilmesi; yalnızca sayılarının azaltılması ve topladıkları vergilerin artırılması demek değildir…
Peki tüm bunları kim yapacak?
İşte tılsımlı soru bu…
Yurt dışından uzmanlar getirerek, AB’ye bakarak, Türkiye’den iyi örnekleri inceleyerek “yerel yönetim”leri yeniden “yaratmak” mümkündür…
Bu aslında; acil bir ihtiyaç halindedir…
Yurttaşların aynı belediye başkanlarını yeniden seçmiş olmaları, “memnun” olduklarını gösteriyorsa, bu sonuçları öyle okuyacaksak vay halimize…
Belki de işe; son dört ayda hangi belediye ne kadar yatırım yaptı? Daha doğrusu yollara paralar attı? Neden seçime beş kala yollar şantiyeye dönüştü? diyerek başlayabiliriz…
Bu konuda ben CTP’nin ve Başbakan Erhürman’ın ciddi bir “öncülük” yapabileceğini düşünüyorum…
CTP; yerel yönetimlerde şu anda “iktidarda” sayılır… En çok belediye başkanlığı onda… Bu nedenle sorumluluğu bir o kadar artıyor…
Gerekirse; doğrudan kendisine bağlı bir “Yerel Yönetim” birimi kurabilir ve reform çalışmalarını bilimsel düzeyde başlatabilir…
Böyle bir girişim; toplumuna yapacağı kalıcı bir hizmet olacaktır…