Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinde, ki ülkenin en büyük ve en kapsamlı devlet hastanesidir, birçok karmaşa devam ederken, hastalar doğru dürüst hizmet almada sıkıntı çekerken, belli bir kalitenin...
Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinde, ki ülkenin en büyük ve en kapsamlı devlet hastanesidir, birçok karmaşa devam ederken, hastalar doğru dürüst hizmet almada sıkıntı çekerken, belli bir kalitenin üstüne bir türlü çıkamadık. Hastanedeki bu kargaşalıkların altyapı eksikliğinden mi, yoksa personel eksikliğinden mi kaynaklandığını sağlık bakanlığına sormak lazım. Personel eksikliğini bir ele alalım önce; Türkiye de bu tarz sıkıntılar çekmiştir. Sözleşmeli ve yabancı uyruklu doktorlarla bu eksikliği çözen Türkiyede bu konu artık işlevini yerine getirebilmektedir. Tek tip sağlık güvencesiyle aile hekimliği sistemi dahi bu zor şartlarda oturmuş ve çalışmaktadır. Bizde ise durum gerçekten içler acısıdır. Göç yasası ile birlikte bir sözleşmeli doktora en fazla verecekleri ücret 2.600 TL olacaktır. Yurt dışında tıp okuyan Kıbrıslı gençlerimizin kendi ülkelerini tercih etmemelerinin sebebi de yine ücretlerin çok düşük olmasıdır. Bir anda aklıma kendi dönemimde tıp okuyan arkadaşlarım geldi. İçlerinden sadece birkaçı adaya geri döndü. Dönmeyen 10-15 gencimiz de Türkiyedeki illerde mesleklerini icra etmektedirler. Göç yasası değişmezse emekli olan doktorların yerine bile çalışacak doktor bulamayacağız. Gelelim acil servisimize; adı üzerinde zaten, acil vakalara müdahale edebilecek bir servistir. Yani öyle olmalıydı. Gerçi dünyada olan acil travma servisi bizde yoktur ama daha iyi hizmet verebilecek bir acil servisimiz olmalıydı. Mesai saatleri dışında acil servise gidildiğinde, inanılmaz bir hasta kalabalığı görebilirsiniz. Başı ağrıyan bile acil servise gidiyor. Ufak tefek rahatsızlıklarda acil servise baş vurmak, gerçekten acil vakalara müdahaleyi saatlerce geciktirmektedir. Diyelim ki yolda düştünüz ve eliniz kırıldı, acil servise de akşam saat sekizde gittiniz, acil serviste en az 50 hasta görürsünüz. Bunların arasında gerçekten acil olan en fazla on kişidir. Geriye kalan 40 kişilik kalabalık ise gündüz sıra beklememek için gelen kalabalıktır. Ancak bir sorunla daha karşılaşabilirsiniz; o gün ortopedist nöbetçi değilse, kırığınızı alçıya alacak kimseyi bulamazsınız. Eğer bakana ulaşabilme şansınız varsa, belki 2 saat sonra doktorunuz gelecektir. Böyle bir sağlık sisteminde ise insan hayatının değeri de ancak beş kuruş eder. Her şeyin mükemmel olmasını beklemek haksızlık olur, fakat bir kırık için de saatlerce acı çekip beklemek de insanlık onuruna yakışan bir şey değildir. Acil servisinde çalışan güvenlik görevlilerinin de vatandaşla kavga etmesini bakanlık bir türlü önleyemiyor. Hastanenin etrafındaki zincirler de açık hava hapishanesini andırıyor. Bu görüntüden de bir an önce devlet hastanemizin kurtulması gerekiyor. Amaç burada mevcut sağlık bakanını eleştirip yerden yere vurmak değildir. Sade bir vatandaş olarak düzgün bir hizmet alma arzusudur sadece. Bu sistemi düzeltecek olan ise sağlık sistemidir.