UBP ile TKP’nin ilk koalisyon denemesinin üzerinden 38 yıl geçti.

Zamanın TKP Genel Başkanı İsmail Bozkurt, bu koalisyonda Turizm ve Kültür Bakanı olarak yer almıştı.

Sayın Bozkurt’un tercihi ve “ısrarı” sonucunda ben de “Bakanlık Müdürü” olarak atanmıştım.

Bozkurt’un dopdolu bir kültürel ajandası vardı.

Ancak ülkede bir Kültür Dairesi yoktu…

Bir yandan böyle bir dairenin kurulması için yasa çalışması yapıyor, öte yandan ise durmaksızın kültürel projeler üretiyorduk…

Birçok “ilk”leri, peşi sıra yaşama geçirirken “yayıncılık” alanında da üç büyük adım atmıştık…

Birincisi; bir kültür dergisi yayımlamaktı. Kıbrıs Türk edebiyatına kazandırdığımız bu dergi, UBP-TKP koalisyonu yıkılana kadar 2 kez yayımlanabildi. Dergide yer verdiğimiz yazıların sahiplerine “telif ücreti” ödemiştik. Devlet, böyle işlere alışkın değildi. Maliye’ye bunu kabul ettirene kadar akla karayı seçmiştik.

İkincisi; bir “Kıbrıs Türk Ansiklopedisi” yayımlamaktı. Geniş bir tarama çalışması yapılmış, taslak ortaya çıkmıştı.

Üçüncüsü; kendi yazarlarımızın, şairlerimizin eserlerini basmaktı. Bu da bir “ilk” olacaktı. Ülkede yayınevi yoktu. Kitap basmak konusunda uzmanlaşmış matbaalar da yoktu. Kitap basmak, “finansal” olarak kolay değildi. Bunu yapmak isteyenler ciddi bir sıkıntı yaşıyordu.

Projeyi hazırladık. Devlet bütçesinde “Kıbrıs Türk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Projesi” olarak yer aldı. İlk aşamada 10 kitap basmak üzere ihaleye çıktık.

Gazetelere ilanlar vererek “başvuru” kabul ettik. Basılmasını uygun bulduğumuz kitapların yazarlarıyla sözleşme imzaladık.

İstanbul Başkonsolosluğu eliyle orada da “ihale”yi duyurduk.

Gelen teklifler içinde en uygunu “Cem Yayınları”nın verdiği teklifti.

Cem Yayınları, yayıncılık konusunda kendini kanıtlamış, köklü bir yayıneviydi. Birçok genç yazarın, şairin umut kapısıydı. Türkiye’nin kültür havzası içinde saygın bir yeri vardı.

Yayınevinin sahibi Ali Uğur’u geçtiğimiz günlerde kaybettik. İsmail Bozkurt son köşe yazısında o günleri anımsattı bizlere…

Sevgili Ali’yle tam 38 yıl önce tanıştığımda, ilk anda heyecanına hayran kalmıştım. Kıbrıs için birşeyler yapmayı, adeta kendisine şiar edinmişti.

Kısa zaman içinde 5 kitabımızı İstanbul’da baskıya verdik. Ali, “kitap mimarisini” iyi biliyordu. Tüm ekibini bizim için seferber etmişti.

İlk aşamada; Sabahattin İsmail (araştırma) Harid Fedai (araştırma) Has-Der (sempozyum notları) Fikret Demirağ (şiir) ve Ahmet Okan’ın (şiir) kitaplarını yayımladık.  

Ali Uğur, bizimle dostluğunu kısa sürede ilerletti, Kıbrıs’a gidip gelmeye başladı. O günlerin Türkiye’sinde Kıbrıs onun için bir “nefes borusu” gibiydi. Bakan İsmail Bozkurt’a hayrandı. İsmail Bey’le çok sıkı dost oldular.

İsmail Bozkurt’un ilk kitapları bu yayınevinden çıktı.  

Ali, “Cem Yayınları” bünyesinde, “Kıbrıslı yazarlar” serisinde kitaplar da yayımladı.

Birçok Kıbrıslı isme yardımcı oldu, kitaplarını bastı.

Ali Uğur; dost muhabbetini, arkadaşlığı, dayanışmayı çok önemserdi.

Lisedeyken Vedat Günyol, Rauf Mutluay gibi “aydınlanmacı hocalar”ın öğrencisi olmuş, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat gibi edebiyatçıların çevresi içine girmişti.

Kitap ihalesiyle başlayan ilişkimiz; yakın bir dostluğa dönüştüğünde Ali’nin bir başka teklifiyle karşılaşmıştık…

Kıbrıs’ta kitap fuarı düzenlemek ve Türkiye’den yazarları davet etmek…

Ali Uğur, yanına; yazar, romancı, şair Rıfat Ilgaz’ı; edebiyat tarihçisi Attila Özkırımlı’yı, öykü ve roman yazarı Bekir Yıldız’ı; öykü, roman ve günlük yazarı Muzaffer Buyrukçu’yu, karikatürist Ferruh Doğan’ı, köşe yazarı Oktay Akbal’ı; romancı, şair ve deneme yazarı Salah Birsel’i alarak Kıbrıs’a gelmişti.

Büyük bir heyecanla, böylesine seçkin bir kültür heyetini karşılamak için Ercan’a gittiğimde, UBP-TKP koalisyonu bozulmuş, ben de görevden alınmayı bekleyen bir “müsteşar vekili”ydim.

KKTC’nin “devlet konukları”na UBP ve bürokratları hiç ilgi göstermedi. Onlardan uzak durdular.

Bu değerli kişilerle çok sağlam dostluklar kurduk. Burada kendilerini yerli kültür insanlarıyla buluşturduk.

Burada kaza geçiren Rıfat Ilgaz’ı hastaneye yatırdık. Günlerde yanından ayrılmadım. Her akşamüzeri ziyaretine gittim.

Yazarlar, Türkiye’ye döndüklerinde “Kıbrıs’a Selam” adında bir kitap yayımladılar.

Koalisyon bozulduktan sonra UBP-YDP koalisyonu kurulmuştu.

İcraatlarımıza ateş püskürüyorlardı. Bir yandan CB Denktaş, öte yandan BB Eroğlu tam bir “kitap düşmanlığı” sergilemeye başlamıştı.

Denktaş, İsmail Bozkurt’u Saray’a çağırarak “Özker Özgür’ün kitabını basıp satışa çıkardınız” diye suçluyordu.

İstanbul’da bastırdığımız kitapları dağıtmadılar. “İncelemeye” aldılar. Yeni atanan “Eğitim ve Kültür Bakanı” Salih Coşar, Ahmet Okan’a ait “Adalıyız Maviye” kitabındaki bir şiiri Meclis kürsüsünden okurken, BB Derviş Eroğlu da, 7 Ekim 1986 günkü oturumda Mehmet Yaşın’ın şiirini kürsüden okuyarak, Bozkurt’u bu sakıncalı kitabı satın almak ve “devlet adına” dağıtmakla suçluyordu.

Yayımladığımız kitaplar medyada, siyasette haftalarca tartışıldı.  

Meclis’te bu kitap düşmanlığı kürsüde sergilenirken, özellikle Naci Talat Usar’ın, Ergün Vehbi’nin, Özker Özgür’ün, yaratılmak istenen “cadı kazanı”na nasıl karşı çıktıklarını unutmak mümkün değil…

Ali Uğur’un Kıbrıslı Türklerin yayın yaşamına, kültür havzasına büyük katkısı olmuştur.

Onu, saygıyla anıyorum.