Her toplumda olduğu gibi, bizde de sağcılar, solcular ve sosyal demokratlar vardır.  Bu gayet doğaldır.  Zaten bir toplumda farklı siyasiler ve farklı fikirler yoksa, toplum doğruyu bulamaz.  O zıtlıklar günü gelir ve akan su gibi yolunu bulur.
            Yeter ki üretilen fikirler halkın refahı ve mutluluğu için olsun.  Bütün ülkelerde ve bütün parlamento ve meclislerde ne kadar fikir çatışması olduğunu görüyoruz.  Hatta bazı meclislerde siyasilerin birbirine girdiklerine ve yumruk yumruğa kavgaya tutuştuklarını daha görüyoruz.  Bizde bu durum pek olmaz.  Sadece birkaç kez vuku buldu.
            Hani inandırıcı politikalar, her zaman kabul görmüştür.  O nedenle gerek saağdan, gerek soldan, gerekse soyal demokratlardan inandırıcı politikalar üretilmezse, toplum ufkunu göremez.
            İçinde bulunduğumuz hafta Annan Planı’nın referanduma sunuluşunun 20’nci yılıydı.  Bütün siyasiler bu konuda kendi yorumlarını yaptılar.  Rum tarafından da geniş görüşler ve yaşananlar hakkında açıklamalar yapılmıştır.
            CTP’nin bu maksat için  düzenlediği “Annan Planı Referandumu Dünden Bugüne” adlı panele pek çok yabancı diplomat ve siyasetçi katıldı.  Katılanlar arasında eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, DP eski başkanı Serdar Denktaş, Mihalis Papapetru ve Andros Kipriyanu, konuşmadıydılar.
            Adil bir anlaşmanın olmasını kim istemez ki...
            CTP Başkanı Tufan Erhürman’ın bazı sözlerini vereyim.
            Erhürman’ın söyledikleri mantıklı olmasına rağmen, onun da için Rumların samimiyetsizliğine ilişkin endişeleri vardı.  Yaptığı bazı açıklamalar onu gösteriyor.
            Bakınız Tufan ne demiş o panelde:
            “BMGK kararları çerçevesinde, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federal çözümünden yana on yıldır süren tavrımızı devam ettiriyoruz.   Siyasi eşitşik pazarlık yapılamaz.  Bu bizim olmazsa olmazımızdır.”
            Tufan Erhürman’ın ortaya koyduğu fedarason meselesinin olması için ne kadar yazı yazdığımı hatırlamıyorum.  Bir gün bana şöyle demişti mehur Kurucu Cumhurbaşkanımız:
            “Siz köşe yazılarınızda federasyonu destekler niteliğinde yazılar yazınız, belki bir anlaşma olur.  Çok ümüdim yok ama biz yine de federasyonu destekleyelim” demişti.
            Denktaş endişelenmekte haklıydı.  Rumlar şu veya bu şekilde anlaşmaya veya siyasi eşitliğe yanaşmıyorlar.
            KKTC Cumhurbaşkanı Erin Tatar haksız mı siyasi eşitlik ve egemenleğimizin tanınmasını istemekte?  Değil bence.  Bütün yollar denendi, Rumlar tek taraflı olarak AB’ye alındı, reeeferandumu reddettiler ama yine de AB’ye alındılar.  BM, hala daha 4 Mart 1964 kararları ile hareket ediyor.
            Esasında Tatar’la Erhürman’ın söyledikleri aynıdır, sadece federasyon ve yan yana ayrı devlet konusunda ayrılıyorlar.  Veya KKTC’nin tanınması konusunda.  Bu durumun doğması da Rumların uzlaşmazlıklarından kaynaklandı.
            Mehmet Ali Talat’ın sözlerine de değinmek istiyorum.
            Mehmet Ali Talat’ın “Şu an refernduma gidilse, Kıbrıs Türk tarafında olumlu sonuç çıkar.”
            20 yıl önce yapılan referandumda Kıbrıs Türkleri referanduma EVET, Rumlar da HAYIR dememişlerdi.  Sanırım Mehmet Ali Talat’ın murat ettiği şey, halen yaşanmakta olan ekonomik kriz ve içteki bazı olumsuzluklardır.
            Kıbrıs meselesi başka, ekonomik durum başka.  Yine de üretmiş olduğu fikirlere saygı duyuyorum.
            CTP tarafından yapılan bu panel, gerçekten çözüm arayışlarının bir göstergesidir. Lakin karşınızdaki toplum size yaşama hakkı vermezse, siz ne yaparsınız?  Mutlaka başka çıkış yolları ararsınız.  Tatar’ın ve Türkiye’nin şu anda yaptığı da budur.
            Göreceksiniz...  Bu panel de Rumları hizaya getirmiyecektir.
            Şayet Rumlar iyi niyetliyse, “siyasal eşitliğimizi ve siyasal varlığınzı tanıyoruz” derler.
            Hiç sanmıyorum ama yine de hiçbirşey yapmamaktan iyidir.