Meclis Başkanlık seçimi göstermiştir ki, Ulusal Birlik Partisi kendi içindeki olumsuzluklarla artık yüzleşmeli ve iç hesaplaşmaları yapmalıdır. Durum onu gösteriyor.
Doğruya doğru, Eroğlu zamanında bu kadar kaos yaşanmadı. Bunun diğer adı, parti içinde dengeleri kurmaktır.
Biraz da eski günlerden bahsederek, eski UBP ile yeni UBP’yi kıyaslayalım...
Ulusal Birlik Partisi ilk kez, DP-CTP iktidara gelip muhalefete düşünce, parti içinde görevden alınan dünya kadar müsteşar ve müdür, partiye sahip çıkmıştı. Hatta partinin gazete çalışanlarının ödenmeyen maaşlarını ödemişlerdi kendi ceplerinden, aralarında para toplayarak.
İlk toplantımızı Eroğlu başkanlığında çalışma odasında staretjiler belirleyecek bir grupla yapmıştık.
Toplantıya katılanlar, rahmetlik İsfendiyar, rahmetli Süleyman Ergüçlü, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve bendeniz Osman Güvenir’dik. Partinin durumunu tartıştığımızda Eroğlu bu işe bir koordinatör gerektiğini söylemiş ve toplantı sonrasında bu iş bana kalmıştı.
O dönemde yerel seçimle vardı. Bir aday arayışına girmiştik. O aday da Şemi Bora olmuştu. Müthiş birikimi olan ve halkta kredisi bulunan o bürokratlar partinin düzlüğe çıkması için canla başla çalışmışlardı.
Esasında yerel seçimlerde UBP başarılı çıkarsa, genel seçimleri de kazanır inancına kapılmıştık.
Ne gecemiz ne de gündüzümüz vardı. Hep partimiz için çalışıyorduk.
Görevden alınan çok değerli bürokratları örgütlemiştim. Bu çalışma için yaklaşık 18 tane ihtisas komisyonu kurmuştum. O arkadaşlar canla başla çalışıyorlar ve zamanın iktidar ortaklarını deli divane ediyorduk.
Nitekim Şemi Bora’yo Lefkoşa Belediye başkanlığına kazandırmıştık. Yani o inanç ve o dinamizm demek istiyorum.
Kıbrıs Türk Hava Yollarının ve Turizm İşletmelerinin batmasında CTP’nin rolü olduğunu söyler bazı bilir kişiler.
Turizm işletmeleri battı mı batırıldı mı? Bence de batırıldı. İlk iş olarak müdür mercedesini CTP’nin bir bir Girne milletvekiline satmışlardı. Hatta CTP’liler, Salamis Bay otelin sahiline yüzlerce CTP’liye yemek verirlerdi. Otel işletmmeciliği öyle sanıldığı gibi değildi. Hatta yılların turizmcisi deneyimli otel müdürünü da görevden almışlar ve o da istifa etmişti.
Bu durumlar basına yansıyordu. Benim yerime Turizm İşletmeleri üyeliğine atanan bir arkadaş, bana şöyle demişti.
“Yahu Osman Bey, bütün dökümlere baktım, sizin bu otellerde bedava kalma ve dilediğin yemeği yeme hakkınız olmasına rağmen, siz o hakkınızı yok denecek kadar az kullandınız. Sizi kutlarım.”
O arkadaş doğru söylüyordu. Görevini kötüye kullanmamış ve şirkete zarar vermemek için çok titiz çalışıyordum. Benimle beraber Yönetim Kuluna giren Lemi Galip de az kullanmıştı o hakkını.
İktidarda iken görev yapmak da hayli sorumluluk ister. Hiçbir şeyi kendi çıkarların için kullanmayacaksın. Nitekim Turzim İşletmeleri iflas etmişti.
Oteller birbir elden çıkmaya başlamıştı. Mimoza otel, Deniz Kızı, Dorana ve daha elde olan diğer tesisler.
Bu devlet nasıl ayakta kalacaktı?
Şayet işi particiliğe götürürsen, elinizin altındaki tesisler bircik bircik kayar gider.
Şayet gerek ben, gerekse Lemi Galip kendi çıkarlarımızı düşünseydik, o görevden zamanı gelmeden istifa etmezdik.
Neticede o koalisyon bozulmuş ve bu kez UBP-DP koalisyonu kurulmuştu.
Bir elma gibi ortadan bölünen UBP, yine aynı fikirdeki siyasilerle yürüdü ve hükümet etmeye başladı.
Şimdi bütün müdürler ve müsteşarlar değişti. Tek birini dahi tanımıyoruz. Tanısak ne olacak?
Deneyim kazanmak kolay değil. Yıllara yayılan hizmetler, şimdi ehliyetsiz kişilerin elinde. Yarın olası bir iktidar değişikliğinde yine aynı şey olmayacak mı?
Yani iktidar olmak başka, muhalefet olmak başka.
Zaman bize olası bir değişikliği gösterecek. Tufan Erhürman doğru yapıyor. Bu rüzgarı yakaladığı için “Erken seçime gitmeliyiz” diyor. Ben de onun yerinde olsaydım, aynı beyanatı verirdim.
Hele bir seçim zamanı gelsin, hatta Cumhurbaşkanlığı seçimleri gelsin de siz görünüz muhalefet kanadında da neler olacağını.
O nedenle diyorum ki UBP kendi iç hesaplaşmalarını ve yeni yapılaşmasını gerçekleştirmek zorundadır. Bu iç hesaplaşmayı yapamazsa, o zaman UBP’yi zor günler bekleyecek demektir.