Yıllardır terörle mücadele eden Türkiye, bu kez de Ankara’da TUSAŞ tesislerini vurdu. Terör bitti bitecek derken bu saldırı, hepimizi şoke etti.
Devlet Bahçelinin iki üç gün önce PKK Baaşkanı Abdullah Öcalan’a bir çağrı yapmıştı.
“Gel mecliste veya partimin grup toplantısında terörü sonlandırdığını ve silahları bıraktığını söyle” sözlerine bir cevap mı teşkil ediyor bu menfur saldırı?
Kafamda öyle bir soru belirdi. Demek bunların hiç sonlandırmaya niyetleri yok terörü.
Lanet olsun teröre de, teröristlere de. Binlerce can terör yolunda yok oldu ve hala yok olmaktadır.
Bu saldırıda maalesef beş şehit verdik.
Yine ocaklara ve yürklere ateş düştü. Yine çocuklar anasız babasız kaldı.
Anasız diyorum çünkü şehitlerden birisi de bu tesisin başmühendisi Zalihe Güçlü Ekici’dir. Yani PKK, ne kadın dinler, ne de çocuk. Basarlar kurşunu, arkalarına bakmadan.
Bu saldırıyı şöyle yorumlamak lazım...
Teröristler şöyle düşünmüşlerdir herhalde.
“Öyle bir yere saldırı düzenlemeyiz ki, Türkiye’yi kalbinden vuralım ve ses getirsin.”
Tıpkı New York’taki ikiz kulelerin bomlanaması ve yıkılması gibi.
TUSAŞ, Türkiye’nin hava ve savaş sanayi merkezidir. Sihalar ve diğer savaş malzemeleri burada üretilir. Zaten bütün dünya bunun farkındadır, Türkiye kendi savaş sanayiini kurup üretime geçtiğini. Bu da haliyle düşmanlara batıyor.
Düşünüyorum...
Teröristler böyle önemli tesise nasıl girdiler, nasıl içeriye silah soktular ve onlarca insanı nasıl atlattılar. Bu kadar patlayıcıyı içeri nasıl soktular.
Demek bir güvenlik acizliği vardır. Veya en ufak bir ihmal veya içeride bir satılmış onlara yardım etmiştir.
Olamaz mı? Bu kadar önemli bir tesisin güvenliği nasıl sağlanmaktadır? Girişler çıkışlar nasıl sağlanıyor? Gelenlerin çantaları ve taşıdıkları paketler kontrol ediliyor mu?
Herhalde bundan sonra çok daha etkili ve çok daha önemli önlemler alınacaktır.
Bu eylemi düzenleyen teröristlerin kimlikleri belli olmuş. Teröristler, PKK’nın merkez üssü Kandil’deki elebaşıların yönettiği dağ kadrosundanmış.
Böyle önemli bir saldırıyı elbette elebaşları yönetecekti. Türkiye acılara boğulsun da ne olursa olsun zihniyeti, kafalarda hasıl oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işbaşına geldiğinden beri terörle mücadele ediyor. Sanırım hiçbir siyasi, onun kadar terörle mücadele etmemiştir şimdiye kadar.
Hatta Türkiye’nin sınırları ötesindeki teröristleri de vurmuştur Türk birlikleri, güvenlik için.
Bu olaydan sonra Erdoğan’ın yaptığı kararlılık açıklaması şöyleydi:
“Bu alçakça saldırı Türkiye’nin terörü bertaraf etme azmini ve kararlılığını daha da perçinlemiştir.”
Gerçekte teröre karşı daha da bilenmiştir Türk birlikleri. Mehmetçiğin teröristleri dağlarda, mağaralarda ve en hücra yerlerde gizlendikleri yerlerde vurmaları ve imha harekekti bütün gücüyle devam ediyor.
Sadece şu teröristler mantar gibi yerden bitiyorlar sanki. Yapılabilecekler Türk birliklerince yapılıyor.
Herhalde bundan sonra TUSAŞ’a girip çıkanlar cihazlarla takip edilecek. Şüpheliler kontrola alınacak.
Yani şu teröre lanet olsun. Giden canlara acıyor ve çok üzülüyorum.
Demek yapılan iş, göze göz, dişe diş anlayışıyla PKK ile son hızıyla devam edecek. Vaziyet onu gösteriyor.