Kıbrısta bir anlaşma yapılması ve Türkler ile Rumların birbiri ile samimi ve yapıcı işbirliği içinde yaşaması,
Kıbrısta bir anlaşma yapılması ve Türkler ile Rumların birbiri ile samimi ve yapıcı işbirliği içinde yaşaması, her iki tarafın da çıkarınadır. Ancak basınınayansıyan bilgilerden, çözüm görüşmelerinde Rum tarafının,eskiden olduğu gibi Kıbrısın tümüne egemen olmanın yolunu açmağa çalıştığı anlaşılıyor. Özellikle mülk, nüfus ve garanti konusundaki talep ve ısrarları, art niyetlerini açığa çıkarmaktadır. Oysa Rum tarafı gerçekten bizimle dürüstçe ve dengeli bir anlaşma yapmak niyetinde ise, öncelikle tüm çatışmaları kendilerinin başlattığını, ortaya çıkan kayıpların da kendilerinin başlattığı saldırıların sonucu olduğunu kabul etmeli ve Türklerin endişeleri ile beklentilerini de anlayışla karşılamalı. Rum saldırıları nedeniyle 1958 ve 1963-74 döneminde bir çok Türk, köylerinden ayrılmak zorunda bırakılmış, geçim kaynaklarını kaybetmiştir; Rum ablukası ve ambargoları nedeniyle bir çok Türk, ekonomik faaliyetlerini yürütmesi mümkün olamadığı için maddi zarara uğramıştır; Bir çok öğrenci olaylar nedeniyle yüksek öğrenime gidememiş, öğrenimini tamamlayamamış ve meslek sahibi olamadığı için maddi kayba uğramıştır; Kıbrıs Cumhuriyetinde görev yapan Türkler,silah zoru ve tehdit ile işlerini kaybetmiş ve aylarca Kızılay yardımı ile geçinmek zorunda kalmıştır; 1974den sonra Rum saldırıları nedeniyle kuzeye göç etmek zorunda kalan Türkler güneyde çok verimli tarım alanları bırakmış ve geçim kaynakları ile gelirlerini kaybetmiştir; Rum yönetime bağlı polis ve askerler Türk yerleşim yerlerine saldırarak, bir çok Türkü katletmiş ve geride kalan ailelerinin acılar ve ekonomik sıkıntılar içinde yaşamasına sebep olmuştur; Bir çok Türk kaçırılarak katledilmiş ve geride bıraktıklarının hem acı çekmesine hem de maddi zorluklar içinde yaşamasına sebep olunmuştur. Kısaca Rumların başlattığı olaylar nedeniyle, Türk halkı çok büyük acılar çekti ve maddi kayıplara uğratıldı. Şimdi 1958den başlayarak ortaya çıkan tüm Toplumlar arası trajik olayları Başlatan Rum tarafının, Türk halkına yaptığı maddi ve manevi zararları gözardı ederek, çözüm görüşmelerinde sadece kendi kayıplarının karşılanmasını istediği görülüyor. AncakRumlar silahlı çatışmaları başlatmasaydı, hiçbir Türk ve Rum zarar görmeyecek, acı çekmeyecekti. Bu nedenle, tüm toplumlar arası silahlı çatışmaları başlatan ve saldırgan taraf olarak ortaya çıkan zararın bedelini de, Rumların ödemesi gerekir. 1878den başlayarak sürekli olarak Rumların Türk halkına saldırması ve çatışmalar ortaya çıkması, öte yandan da 1974den sonra iki kesimliliğin oluşması ile her iki halkın da barış ve huzura kavuşması, birbiri ile asırlardan beri kaynaşmayan Türk ve Rumların yeniden iç içe getirilmesinin doğru olamayacağını göstermektedir. Bu gerçeğe rağmen Rum tarafının kuzeydeki eski mülklerini talep etmesi ve kuzeye gelip yerleşmek istemesi, iyi niyetli bir tutum olamaz. Rumların 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmanın uygulanmasını engellemesi ve nüfus üstünlüklerine dayanarak bizi ortaklıktan atması nedeniyle, ayrı bir yönetime sahip olmak istememizden daha mantıklı bir tutum olamaz. Ayrıca, 1878den sonra sırf nüfus üstünlüklerine dayanarak bir çok defa Rumların Türklere saldırması ve can ve mal kayıplarına ve acılara sebep olması da Türkiyenin fiili garantisinin, bizim için yaşamsal önem taşıdığını kanıtlamaktadır. Sonuç olarak görüşmelerde Rumların, bize teslim koşullarını dayatmak peşinde olduğu anlaşılıyor. Bu durumda masada boşuna daha fazla zaman harcamamak için artık Rumlarla birleşmek dışındaki seçeneklere yönelmemiz kaçınılmazdır