Değerli okurlar,
Pandemi süreci hâlâ ciddiyetini koruyor ve önemli kararların alınmasını gerektirecek kadar yaygın. Bu koşuşturmanın içerisinde Anavatanı’mızın gönderdiğ aşılar hazırlanmış çerçeve içerisinde uygulanmaya devam ediyor. Hafta sonu sağlık çalışanlarının ikinci dozları yapıldı. Ben de hekimlik uygulamalarıma devam ettiğim için ikinci doz aşımı yapılmış bulunmaktayım. Bu anlamda gerek Anavatanımıza gerekse başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere emeği geçen tüm yetkiliklere teşekkürü bir borç bilirim. Aşı işlemleri sırasında hastanede çok yoğun bir mesai harcayan büyük özverili bir çalışma ortaya koyan değerli hekim ve hemşirelerimiz ile tüm sağlık personelimizi de candan tebrik etmek isterim.
Şimdi sırada 65 yaş üstü büyüklerimizin ikinci dozları ile kamuyu daha hızlı açabilmek adına polis, öğretmen ve memurlarımızın aşılanması gerekecektir. Eminim bu yönde de ülkemize gelecek aşılarla sıkıntı olmadan gerekli aşılamalar yapılacaktır..
Değerli okurlar, aşı konusunda tereddütü olanlar var biliyorum ve aşı yaptırmamak konusunda ciddi çekinceleri olan vatandaşlar aşıdan imtina etmektedirler. Bu konuda özellikle aşıların hızla hazırlanmış olmasını ve güvenlik marjlarının güven telkin etmediğinin bana iletilen nedenlar arasında olduğunu ifade etmeliyim. Öncelikle şu kadarını söyleyeyim sadece son bir ay içerisinde KOVID-19 nedeniyle hayatını kaybedenleri düşünmelerini öneriyorum. Aşı insanların yabancı oldukları bir kavram değildir. Çocukluğumuzdan beridir zaten en az 10 değişik aşıyla aşılanmış durumdayız. Bu aşının da olduğumuz diğer aşılardan hiçbir farkı olmadığı ortada. Anavatan’da tüm teknik analizleri yapılmış güvenliği teyit edilmiş aşılardan söz ediyoruz. Lütfen hem kendiniz hem de sevdikleriniz için bir kez daha düşününüz. Güvenlik marjına gelince konu şudur: Koronavirüs aşı çalışmaları spesifik olarak KOVID-19 için başlatılmadı. Diğer koronavirüsler için yapılmakta olan pek çok çalışma zaten vardı. Mevcut çalışmalar pandemiye neden olan tip üzerinde yoğunlaştırılarak aşıya ulaşıldı.
Bana danışılan konular arasında yine aşı ile ilgili belirsizliklerin başında en çok karşılaştığım sorulardan bir tanesi de bu aşıyı olanların artık serbstçe her istediklerini yapabilip yapamayacaklarıdır. Neden bilemiyorum ancak böyle bir algının ortaya çıkmış olması inanılmaz derecede yanlış uygulamalara kapı açar. Değerli okurlar aşı sadece ve sadece aşı olan kişiyi ağır hastalıktan ve onun kalıcı etkilerinden korumak için yapılmaktadır. Aşı olduğumuz için hastalığın bize bulaşmayacağı anlamına ulaşmak son dedrece yanlıştır. Virüs bizim aşılı olup olmadığımızı bilmez ve gelir bize konar ancak aşılı olduğumuz için vücudumuz onu tanır ve daha hızlı reaksiyon göstererek çoğalmadan onunla savaşarak daha hafif semptomlarla hastalığı atlatmamızı sağlar. Bu süreç içerisinde bizde bulunan virüsü pekâla başkalarına da rahatlıkla bulaştırabiliriz ancak karşımızdaki kişi aşısız ise ondaki seyrini bilme şansımız yoktur. Belki de ölümüne kadar varabilecek klinik tablolar onu beklemektedir. İşte tam da bu nedenlerle aşı olanların da maske, mesafe ve hijyen kurallarına aynen devam etmesi ve hastalığın dünyadaki seyrine göre tedbirlere uyması çok ama çok önemlidir.
Karşılaştığım bir diğer soru ise ne zaman korkusuzca işimizin başına dönebileceğimiz yönündedir. Elbette bireysel kaygıların yanında toplumsal kaygıların da gerek yöneticilerin gerekse sağlık üst kurulunun "pandemi" söz konusu olduğunda ciddi sıkıntıya girmesine neden olmaktadır ancak evrensel değerlere baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü rahatlamaya giden yolda toplumların "en az" %60’ının aşılanması gerektiğini söylemektedir. Siz devletler olarak kendi sınırlarınızı daha yukarıya çekmek konusunda serbestiniz. Gerekçelerinizi bilimsel kriterlere uygun olarak koyarak bu sınır %65-%70’e çekilebilir. Örneğin ülkenizin nüfusunda yaşlı ve kırılgan sayısı ortalamanın üzerindeyse bu rakmlarda değişiklik yapılabilir. Böyle durumlarda her ülkede "normal’e" dönme sorusunun cevabı farklı olabilir. Bizimki gibi küçük bir toplumda şu anki gidişe göre normale yakın bir dönüş iyimser bir tarihle en erken Eylül Ekim ayında düşünülebilir. Şunu da belirteyim ki değişecek şartlar bu kararların yeniden gözden geçirilmesinde etkili olacaktır. Önümüzdeki yıla sarkması ise benim için sürpriz olmayacaktır. Aşılanma hızını ve genel dünya nüfusunu göz önüne alırsak riski kabul edilebilir düzeylere inmiş bir küresel boyutta normale ulaşmamız yine iyimser bir tahminle 5 yıllık süreyi gerektirecektir diye düşünüyorum.
Değerli okurlar gördüğünüz gibi "pandemi" kararı kolay kolay verilmeyen ancak verildiği zaman tüm dünyayı derinden etkileyecek boyutta bir hastalığı ifade eden bir karadır. Yarattığı dalga tsunami gibi yıkıcı ve büyüktür. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa’nın pek çok yerinde günlük ortaya çıkan vakalar oldukça ürkütücü olmaya devam etmektedir. Taşımacılığın kolaylaşması ve sayısının artması sınırları büyük oranda ortadan kaldırdığından normale dönüşleri ülkesel bazda değerlendirirken küresel bazda da değerlendirmek önemli olacaktır. Lütfen morallerinizi yüksek tutmaya ve sevdiklerinizi korumak için tedbirlere uymaya devam ediniz. Her yokuşun bir inişi her gecenin bir gündüzü vardır.
Son söz: Aşı önemli hem de çok önemli ama mevcut tedbirlere uymaya devam etmek; mesafe, maske ve hijyen hâlâ aşı kadar önemli.
Sağlıklı günler dilerim.
Panikle daha kötü oluruz, bilgiyle ve uygulamayla güçleniriz.