BM Genel Sekreter Yardımcısı Miroslav Jenca, 28-29 Ağustos tarihlerinde Kıbrıs adasını ziyaret edecekmiş. “Kıbrıs Sorunu”, çözümlenememiş sorun olarak belki de rekora koşuyor. Bunun nedeni açık ve net. 1963, 1974 derken, yıllar boyu Kıbrıslı Rumlar ödüllendirilmiş, Kıbrıslı Türkler ise cezalandırılmış. İyi ki Kıbrıs Türkleri 1983’de KKTC Devleti olarak bağımsızlığını ilan etmiş, yoksa halimiz dumandı. Bilindiği üzere, herhangi bir devlet egemenlik haklarını kullanarak başka devletlerden resmi, de jure tanınma isteyebilir. Tanınır da... Bunun BM ile hiçbir ilgisi yoktur. BM’nin bir devleti tanıma yetkisi yoktur. Tanınan bir devleti BM üye yapar, o kadar. Bu böyle bilinmeli. Şimdi ise BM adaya Genel Sekreter Yardımcısını göndererek çözüm için yeni bir çıkış yolu aramaya devam edecektir. Bir benzetme yapalım. Çelik duvarlarla örülmüş çıkmaz sokakda “hey presto” “deyip duvarları yıkacak ve BM yepyeni bir “çözüm girişimi” başlatacak. Bu tür girişimler yeni değil. BM’nin ve özellikle BMGK’nin politika değiştirmesini beklersek daha çok bekleriz... BMGK, nor dedi peynir demez...
Rum liderin, KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’ı Jenca ile bir üçlü görüşmeye davet etmesinin hiçbir anlamı yok. Sn. Tatar bu görüşme teklifini reddetmekle doğruyu yapmış. Diyeceksiniz ki insanlar, devletler veya sorunlu ülkelerdeki taraflar görüşe görüşe bir sonuca varabilir. Ne yazık ki bu görüş Kıbrıs adası için geçerli değildir. BMGK çözüm yollarını kapatmış, kilitlemiştir. BM, KKTC’nin bağımsız, egemen statüsünü kabul etmedikçe bu adada çözüm olmaz. Hem zaten şu anda “Kıbrıs Sorunu” çözümlenmiş sayılmaktadır. İki devletli çözüm gerçekleşmiştir. Bu çözümün sadece resmileştirilmesi lazım, o kadar. Bunu BM, AB ve özellikle Rumlar anlamalı. Rumlar, halâ tüm adaya egemenliğini yayma planlarının hayalini görmektedir. Tarafsız olarak düşünüldüğü zaman iki devletli çözüm bu ada için en uygun çözümdür. BM “turistik” ziyaretleri bir kenara bırakıp gerçekleri görmeli.
Peki, KKTC için çıkış yolu nedir? KKTC için tek yol var, o da tanınma. Tanınma için KKTC’ye sempatisi olan devletlerle ikili görüşmelerin hemen başlatılması gerekmektedir. BM’nin Kıbrıs adasında “çözüme” hiçbir katkısı olamaz...