Son günlerde yollarımız; sağlı sollu “yama”ları ve “benekli” görüntüleriyle, 50’li 60’lı yıllardaki ilkokul öğrencilerinin pantolonlarına benzedi…
Ben bu “yama”lara baktıkça; devletimizin toptan acizliğini, “fukara”lığını, ama bunun yanında kendimize çeki düzen vermemiz gerektiğini, özellikle “tasarruf” konusuna kafa yormamızın artık kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum…
“Şımartılmış çocuk” gibi davranışlar sergileyen bir siyasal partimiz var…
Hani “dörtlü”yü bırakıp giden, düşmanı gibi gösterdiği UBP’yle sonunda “kanka” olan… 
Birkaç ayda toplumda “kafa karışıklığı” yaratma rekorları kıran…
Önündeki “pilav”a değil de, Kıbrıs sorununa kaşık sallayan…
Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin savaş gemilerinin yarattığı “saha üstünlüğü”nü, kendi devletinin Cumhurbaşkanı’na karşı “ayar” vermek için kullanan… 
Bundan siyasi olarak “nemalanacağını” zanneden…
Ancak; hükümette bir “varlık” gösteremediği gibi; kamuoyunda, kendi eski üyeleri arasında, hele sosyal medyada, en çok “eleştiriye” muhatap olan bir “Ne sağcıyım ne solcu” partisi…
Ne yazık ki; ülkenin “bayındırlığı” ve “ulaştırma”sı bu partinin elinde…
Koltukta oturan kişi; siyasete yeni adım atmış, devlet deneyimi sıfır, bir iş insanı…
İşindeki “performans yetersizliği” yetmezmiş gibi, geçenlerde bir de “Kayınço istihdamı” ile gündeme geldi.
Yenidüzen gazetesi, belgelerle “kayınbirader”ine yaptığı kıyağı yayımladı, “mazeret”indeki “yalan” ifadeleri deşifre eden haberler yaptı.
Aslında bu “tecrübesiz bakan” tıpkı partisi gibi “gözden düşmeden önce” bayağı medyatikti ve ben de kendisini hiç tanımadığım halde, bazı öneri ve gözlemlerimi paylaşmak üzere “randevulu” olarak ziyaretine gitmiştim.
Soğuk tavırları, karşısındakini dinlememesi, not almaması beni “hayal kırıklığı”na uğratmış ve gittiğime gideceğime pişman etmişti.
Bu bakanın davranışını önemsemedim ama; bir kere daha bu gibilerle “diyalog” kurmamaya karar vermek zorunda kaldım…
İşte benim; sorumluluk alanının önemi nedeniyle ziyaret edip öneriler sunduğum bu sayın genç bakan, geçenlerde “kayınço kıyağı” skandalını ortaya çıkaran Yenidüzen gazetesine çok “haklı” gerekçelere dayandırdığı ilginç açıklamalarda bulundu…
Dedi ki;
“Paranın olmaması hükümetten çekilmemizin nedenlerinden biriydi. Tabi bu süreç devam ederse, oturmayacağız bu koltukta... Bayındırlık Ulaştırma Bakanı ne yapar? Hiçbir şey. Bu her şeyden önce benim mizacıma ters.”
Demek ki “hiçbir şey” yapamadığının farkında…
Adam koltuktaki 18. ayında “püf noktası”nı yakaladı…
Kış mevsimindeki yağışlar, Kıbrıs’ın kuzeyindeki tüm yolları mahvetti. Her tarafta yarıklar, çukurlar, çökmeler oluştu…
Aylar öncesinden bu tamiratların yapılması, bu yaz mevsiminin boşa geçirilmemesi gerekirdi.
“Dörtlü koalisyon”da bu iş için, yerel kaynaklardan 70 milyon TL. bulunmuş, ancak Halkın Partisi vızılarken, “para yok” diye şikayetçi olmuştu.
Şimdi; sayın bakan, TC’nin ekim ayında göndereceği parayı bekliyor… Üstelik 55 milyon TL. geldiğinde, işe yaramayacak çünkü asfalt mevsimi geçmiş, kışa girilmiş olacak…
Sayın bakanın bir başka dediği de şu;
-Projeler var, para yok…
Doğrudur… Bu yeni nesil “laptop” siyasetçileri, “paper work”ü, yani masa başında kağıt işlerini iyi bilirler. Hatta üç boyutlu resimcikler çizerler ve ekrandan size göstererek “işte bizim trafik projemiz hazır” diye de hava atarlar…
Bu tür “akademik” tavırlar, özellikle genç siyasetçilerde oldukça yaygındır…
Ancak; bu sayın bakanın üzerinde durduğu bir başka “gerçek” vardır ki, çok değerli bir yaklaşımdır ve bu görüşünü sonuna kadar destekliyorum…
Dedi ki;
-Devlet 1 yılda 120 milyon TL seyrüseferden alıyor. Bize verilse tamirler yapılacak, 20-30 yıl yollar tık demeyecek. Maaş ödeyeceğiz, hayat pahalılığı, ek mesai vereceğiz.
Sayın bakanın bunu “fark etmesi” az şey değil… İşte asıl bunun üzerine gidilmelidir…
“Trafik Seferberliği” konusunda, Başbakan’la “kafa karışıklığı” yaratmış olmalarına karşın, gene de ilk adım olarak “vatandaştan aldığımızı hizmet olarak geri vereceğiz” ortak noktasında buluşabilirler. 
Harçları, hatta kamera cezalarını, bu ülkenin alt yapısı için harcama kararını alabilirler. Sayın bakanın dediği gibi, harçlar ve cezaların bir yıllık toplamı tüm yollarımızın yeniden yapılmasını sağlayabilir…
İşte size ilgili bakandan “parlak” ve yurttaşın da anlayabileceği bir yeni fikir…
“Trafik Seferberliği”ne buradan başlayabiliriz…
Bu arada, şunu da teslim etmeliyim. Sayın bakanın Faika Kişi’ye Yenidüzen’de her söylediğini dikkatle okudum.
Çok yerinde saptamaları var. Şoför okullarına yönelik gözlemleri haklı ve gerçek… 
Diyor ki: “80 kişi ehliyet sınavına girmiş. 79 kişi geçmiş, 1 kişi geçmemiş. Niye alamadı diye sordum, “sınava gelmedi” dediler. Gelse o da alacaktı.”
Sözün özü; “farkındalık” bakımından bir genç bakanın “sağına soluna bakması” için 18 ay dolayında bir zaman gerekiyor…
Şimdi; tüm gözlemlerinin “doğru tespitler”e dönüştüğünü görüyor ve artık “icraat” için “start” almasını bekliyorum…
Heyecanı taşan Başbakan’ı ve hayalleri denizleri aşan parti başkanı ile birlikte bu “Trafik seferberliği”ni “saha”ya taşırlarsa, onları alkışlamak boynumuzun borcu olacak. 
Aksi olursa, bu işin ucunda, yollarımızdaki “yamalar”ın yarattığı görüntü nedeniyle “Yamalama Bakanı” olarak tarihe geçmek de var.