Değerli okurlar,

Bugünkü yazımı yine hastalarımdan aldığım sorular içerisinden seçtiğim ve hastalarımın en çok merak ettiği iki soruyu cevaplamak üzere yazıyorum.

Soru 1: COVID-19 doğrudan kalbi tutar mı?

Soru 2: Kalp ameliyatı geçirenler COVID-19 açısından risk altında mı?

Sorulara sırayla cevap verelim ve ilk soruyla başlayalım. Lafı hiç dolandırmadan vereceğimiz cevap ne yazık ki "Evet" olacaktır. Her ne kadar bilimsel araştırma çalışmaları henüz bununla ilgili sonuçlar ortaya koyacak kadar yaygın değilse de bilhassa salgının kaynağından, Wuhan’dan çıkan bir gözlemsel çalışma COVID-19 teşhisi ile tedavi amacıyla yatırılan hastaların %19.7sindevirüse bağlı kalp hasarı geliştiğini ve bu durumun ölümler açısından ne yazık ki bağımsız bir risk faktörü oluşturduğunu ifade etmektedir. Bir başka deyişle virüse bağlı kalp hasarı gelişen hastalarda ölüm oranlarının diğer hastalara göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Tedavi için yatırılan hastalarda standart ölüm oranı %4.5 iken kalp hasarlanması olan hastalarda bu oran %51.2 olarak çalışmada ifade edilmektedir. Bundan dolayı tedavi için yatırılan tüm COVID-19 tanısı almış hastaların da düzenli olarak kalp hasarı bakımından gerekli testlere tabi tutulmaları konusunda ciddi önerilerde bulunulmaktadır.

Kalp hasarını gösteren günümüzdeki en önemli testlerin başında Troponin I testi gelmektedir. Bu test aynı zamanda kalp krizi geçiren ya da göğüs ağrısı ile başvuran hastalarda göğüs ağrısının kalp kaynaklı olup olmadığının ortaya konulmasında sürekli kullanılan olağan bir testtir. O nedenle COVID-19 tedavisi gören ve bağımsız olarak ölüm riskini artıran kalp tutulumunu ortaya koymada bu testin de tetkik algoritmaları içerisine alınması ve tarama yapılması en azından kalp nedenli ölümlerin azaltılmasında etkili olabilecektir öngörüsünde bulunulmaktadır.

Yine bu gözlemsel çalışmaya ve American College of Cardiology (ACC) Korona virüs bülteninde yayınlanan bilgilere göre kalp tutulumu olup da ölen hastalar artan yaş ile paralellik göstermektedir, yani ileri yaşlarda maalesef sonuçlar daha kötü olmaktadır. ACC’nin bildirdiğine göre yaşın yanında kanser, kronik solunum hastalıkları, diyabet (şeker hastalığı) ve kronik kalp hastalığı olanlarda ölüm oranları normal toplum istatistiklerine göre artmaktadır. Oran özellikle kalp hastalığı olanlar için %10.5 gibi yüksek bir rakama işaret etmektedir.

Bu bilgiler ışığında şu noktalara dikkat çekmek isterim:

A. Kalp hastalığı olanlar mutlaka bu salgın sırasında kendilerini çok iyi korumalıdırlar ve eğer herhangi bir şekilde COVID-19 teşhisi alırlarsa kendilerinde kronik kalp hastalığı olduğu bilgisini hekimlerine mutlaka bildirerek ek bir önlem ve/veya tarama yapılmasını sağlamalıdırlar. Bu yatarak değil ayaktan tedavi olacak hastalar için de geçerlidir.

B. Tedavi veren meslektaşlarımın bu durumdaki hastalarda ek makul önlemler almaları gerektiği konusundaki eğer varsa eksik eğitimlerinin tamamlanması ve zeminde kalp hastalığı olan tüm COVID-19 tanısı alan hastalara karşı standardize edilmiş tanı ve tedavi algoritmalarını uygulamaları kalp kaynaklı ölümleri azaltacaktır.

C. Zeminde kalp hastalığı bulunan hastaların COVID-19 varlığında ikincil enfeksiyon riskinin de yüksek olmasından dolayı güncel uygulanan aşılar ile en üst bağışıklık düzeyinde tutulmalarına çalışılmalıdır. Bunun içinde pnömokok ve influenza (grip) aşıları dahildir. Bu durum ACC ve American Heart Association (AHA) tarafından önerilmektedir.

D. Şu anda aktif olarak salgının söz konusu olduğu ülkemizde kalp hastalığı olan hastaların hastanelere gidip istenmeyen hastane bulaşına maruz kalmamaları için telefon veya telesağlık hizmetlerinin planlanarak devreye sokulması ve ancak ihtiyacı olan hastaların hastaneye davet edilmesi hastaların korunmasına çok katkı yapacaktır.

Değerli okurlar ikinci sorunun cevabını da şöyle aktarmak istiyorum. Özellikle son 3 ay içerisinde açık kalp ameliyatı geçirmiş hastalar ameliyatın yapılma yöntemi nedeniyle bağışıklıkları bir miktar baskılandığından normal topluma göre artmış risk altında sayılmalıdırlar. Bilhassa bu süreç içerisinde ameliyat olmuş hastaların kendilerini ciddi şekilde izole etmelerini ve temastan kaçınmalarını üzerine basa basa öneriyorum. Bu durumdaki kişilerin özellikle enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının da görüşleriyle grip aşısı ve pnömokok aşısı yapılmaları konusundaki görüşümü de tekrar vurgulamak istiyorum.

Üç aydan daha eski bir süreçte ameliyat olmuş hastaların ise özellikle kalp içerisine yerleştirilmiş protezler veya sentetik yama kullanılan hastaların (yapay kalp kapağı, kalp deliğinin yapay yamayla kapatılması) doğrudan virüse bağlı değise bile ikincil enfeksiyonlar (endokardit gibi) açısından tehlikeli bir grubu oluşturacağını ve onların da COVID-19 bulaşından ciddi şekilde kaçınmaları gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla ciddi bir şekilde izolasyon ve ACC ve AHA kılavuzlarında önerildiği gibi aşı tedbirlerinin uygulanmasını bu grup hastalara da öneriyorum.

NOT: Lütfen sorularınızı iletiniz. Sorular içerisinde en çok merak edilen konulara değinmeye çalışarak sizlere daha aydınlatıcı bilgiler sunmama yardımcı olacaksınız.

Panikle daha kötü oluruz, bilgiyle ve uygulamayla güçleniriz.

Hepinize sağlıklı günler dilerim.