“Amerika’nın Kıbrıs’ın sakin havasını kimlerin fırtınaya çevirdiğini, kimlerin masum insan kanına girdiğini ve neden bu yolun yokuşu olduklarını yakinen bilmesine rağmen Amerika’da yaşayan Rumların tesiri altına girmesi, büyük bir devlet için yüzkarasıdır. Amerika’nın bugünkü yanlış ve sakat tutumu, Birleşmiş Milletlerde Birinci Cihan Savaşı’ndan sonra Cenevre’de kurulan ve sözde barışı koruyacak Cem’iyett - i Akvam durumuna gelmiş oluyor”. 1978
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Uzun yıllardır çözüme kavuşturulamadığı için sürgit ettirilen Kıbrıs uyuşmazlığının çözümüne ilişkin müzakere süreçleri sıklıkla tıkandığı için günümüzde de çözümsüzlüğünü koruyor. BM Genel Yazmanlarının yanlı tutumlarına koşut ortalıklara koydukları çözüm önerileri de çözümsüzlükten paylarına düşenden etkileniyorlar. Müzakere süreçlerine geçilirken Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) türküsünü çığırarak yollara düşüyorlar. Yollara düşenler uyuşmazlığın nedenlerini kendi pencerelerinden anlattıkları ve dinleyenlerin de uyuşmazlık nedenlerini sorgulamadıklarından olacak konu belirli zaman aralıklarında gündem oluyor.
Gerçek neden iki toplum arasında yaşanan olaylar nedeniyle ortalıklara çıkan karşılıklı güvensizliktir. Karşımızdakiler ufukta olası yumuşama süreçlerini fırsata çevirmek için adeta pusuda bekliyorlar. Hemen harekete geçerek bilinen beylik konuların çözümü için adada çözülebilecek konularda da dışarıdan destek arayışlarına giriyorlar. Bu yönlü çıkışların sakat düşünce yapısının ürünü olduğunun da unutulmaması gerekiyor. Bunu yaparak yanlış yolda zemin kazanmanın çözümsüzlüğün tıkanmasına neden olduğu gerçeğinin de unutulmaması gerekiyor.
Rum siyasetçiler arasında ılımlı ve mantıklı düşünmesi ile tanınan Bay Yannakis Kasulidis yeniden Dışişleri Bakanlığı’na getirildi. Göreve gelir gelmez yaptığı açıklamalarla eski söylemlerinden farklı bir çizgi izlemeye başladı ve dünya turuna çıktı. Bay Kasulidis konuşmalarında Kıbrıs Türk tarafının Ercan Havaalanını, Mağusa Limanının açılmasını ve Maraş’ın kendilerine geri verilmesi halinde bunun Rum tarafına sağlayacağı tavrın bedelinden daha fazla olacağını söylüyor. Buna karşın Kıbrıs Türk tarafının uzlaşmadan yana olmadığını ve Amerika’nın da bu önerileri desteklediğini belirtiyor.
Diğer yandan Rum Yönetiminin Ticaret ve Sanayi eski Bakanı Bay Yorgos Lakkotripis, “Kıbrıs sorununun çözümünde bir bölgesel güvenlik mimarisi tasavvur etmemiz ve bunu isteyen güçlerin desteğini istememizin zamanı geldi” diyor. “Hiç birinin kendi çıkarları olmadan Kıbrıs sorununun sürdürülebilir ve işleyebilir olmasıyla ilgilenmeyeceğini bu nedenle kendilerinin büyük güçlerin çıkarlarına uyum göstermeleri” gerektiğinin altını çiziyor. Büyük güçlerden yardım ummak yerine Kıbrıs Türklerinin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını tanımaya yanaşsınlar, uyuşmazlığın çözümüne de kırmadan dökmeden ulaşmak olanaklı olabilir.
Bay Yorgos, “hidrokarbon gerçeğinin Kıbrıs sorununun çözümü içinde katalizör görevi göreceğini” belirtiyor. Türkiye’nin ise bölge ülkeleri arasında uzlaşı köprüsü olabileceğinin vurgusunu yapıyor. Bu söyleme neden gerek duyulduğuna gelince bölgede bulunan doğalgazın Türkiye üzerinden AB ülkelerine rahatlıkla ulaşılabileceği gerçeğini görmüş olmalarıdır. Çünkü East Med diye tanımladıkları proje maliyetinin yüksek olmasının yanı sıra Amerika’nın bu projeye olan desteğini çekmiş olmasıdır.
Bu söylemleri ve yaklaşımları öne çıkararak yeni mağduriyetler yaratarak çözüm yolunda kendilerine pay çıkarırken Kıbrıs Türklerini yok saydıklarını bir kez daha ortalıklara koymuş oluyorlar. Bu nedenle bizlere de yeni bir yol haritasını çizmeye hazırlandığımız bu günlerde dağınıklıktan ve savrulmaktan hep birlikte sorumluluk alarak geleceğe yönelik çabalarımız olması gerektiğinin altını çiziyoruz.
Ülkemizin var olan sorunlarının aşılabilmesi hep birlikte sorumluluk almamızdan geçiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…