Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bilişim Suçları Yasası”nı imzaladığı için, bazı çevrelerce ısrarla suçlanıyor…
Gerçekten; tam da seçim üstü, “popülizm” yapmak var iken, Akıncı neden “imzalama” yolunu seçti?
Kafasını ve hafızasını birazcık yoranlar, bunun nedenlerini fazlası ile bulacaklardır…
Ama gelin önce “tersten” bir değerlendirme yapalım…
Akıncı ve hatta aile bireyleri özellikle son 9 ayda “korkunç” biçimde ölüm tehdidi, şiddet, küfür ve bel altı hakaretler içeren paylaşımlarla sosyal medyada “hedef” yapılmadı mı?
Sayın Akıncı; “Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce dialog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir." dediği zaman aldığı tehditlerin sayısını biliyor muyuz?
Unutanlara ve “imzalamasın” diyenlere anımsatayım:
Tamı tamına 1000 adet…
Cumhurbaşkanlığı bu 1000 adet “tehdit” ve “hakaret” içerikli paylaşımı belgeledi, dosyaladı ve 17 Ekim 2019 günü, Başsavcı Behiç Öztürk’e teslim etti…
Başsavcı Behiç Öztürk o gün kendisine dosyayı teslim eden Müsteşar Gürdal Hüdaoğlu’na ne dedi biliyor muyuz?
Anımsatalım:
“Tüm hassasiyetimizle çalışacağız” dedi.
Aradan tamı tamına 9 ay 11 gün geçti. Başsavcılığın “hassasiyeti””nden hiçbir şey çıkmadı…
Aynı dosya; Polis Genel Müdürü’ne de teslim edilmişti…
Müdür Manavoğlu ne demişti? Anımsatalım:
“Gereğini süratle yapacağız”…
Aradan 9 ay 11 gün geçti… Yaptılar mı? Haşa… Ne münasebet?
Cumhurbaşkanlığı, aynı dosyayı TC’nin Lefkoşa Büyükelçisi’ne de göndermişti…
Hakaret edenlerin, ölüm tehdidinde bulunanların çoğu TC’li idi… Sayın Büyükelçi bir şey yaptı mı?
Kılını bile kıpırdatmadı…
Tüm bunlar da yetmedi, Cumhurbaşkanlığı, KKTC İstanbul Başkonsolosluğu’na da dosyayı göndermiş ve gereğinin yapılmasını istemişti…
Kudret Bey’in Bakanlığı, kendi devletinin Cumhurbaşkanı’na yapılan “ölüm tehditleri”ni kimlerin yaptığı somut biçimde dosyada yer aldığı halde TC’de yasal yollara başvuru yapmadı…
Yani; bu “devlet” kendi “Cumhurbaşkanı’nı korumakta aciz davrandı…
Şimdi bazılarımız; böylesi bir “mağduriyet”e uğrattığımız Cumhurbaşkanı’na “Aman imzalama” diyoruz…
Yani; “klavye kahramanları” birkaç tane içtikten sonra, dilediği gibi “işkembe”sini boşaltsın…
Sınır, kural, kaide tanımasın…
Peki; Sayın Cumhurbaşkanı bu yasayı imzalamasaydı; ne olacaktı?
Hep bir ağızdan “1000 tane tehdit aldığı halde popülizm yaptı yasayı imzalamadı” diyenlerin bağırmalarını şimdiden duyar gibi oluyorum…
“Tersten” bakınca dikkate alınması gereken birkaç nokta daha var…
Cumhurbaşkanı, imzayı atsaydı, kendi kendisiyle çelişkiye düşecekti.
Yaptığı tüm şikâyetlerin hiçbir “anlamı” kalmayacaktı…
Cumhurbaşkanı Akıncı’yı tanıyanlar, onun kendi kendisiyle “tutarlı” olmakta ne kadar inatçı olduğunu bilirler…
Bu yüzden yasayı “imzalaması” doğru ve siyaseten tutarlı bir davranıştı.
“İmzalamasaydı” diyenlere bir anımsatma daha yapalım…
Cumhurbaşkanı Akıncı Meclis’e, imzalamadan tekrar görüşülmek üzere birçok yasayı geri göndermiş bir siyasetçidir…
Bizim “parlamenter düzeni”miz içinde bunun etkisi nedir?
Kocaman bir hiç… Siyasal partiler “inatla” aynı yasayı noktasına virgülüne dokunmadan tekrardan geçirmekte ve Cumhurbaşkanı da mecburen imzalamaktadır…
Şimdi de öyle olmayacak mıydı? İmzalamaması, zaman kaybının dışında ne işe yarayacaktı?
10 yıldan beridir Meclis’te bekleyen, hükümet partileri ile ana muhalefetin “oybirliği” sağladığı bir yasayı Akıncı’nın geri çevirmesini isteyenler, aslında bir de son günlerde yaşananlara bakmalıdır…
Bir Emekli Tümamiral “Ekim ayındaki seçimlerde Akıncı’nın seçilmesi Türkiye’nin Doğu Akdeniz jeopolitiği için felakettir” şeklinde bir paylaşımda bulundu.
Emekli bir askerin düşüncesi bu… Hakaret etmeden, haksız ve söyledikleri mesnetsiz olsa da görüşünü dile getirdi…
Ama onun altına M. P. Adlı kişi şunu yazdı:
“Kolayı var. Yollayın 2 tane görevli Akıncı bi kazaya kurban gitsin.”
Bu yorumu yazan kişi, adı sanı belli bir Genel Kurmay ÖKK mensubu…
Yani; açıkça “gizli operasyon” öneriyor…
Bu kuru, basit bir “ölüm tehdidi” değil…
Sineye çekilecek, kabul edilebilecek bir durum değil bu…
Bu bir “hedef gösterme”dir…
“Durumdan vazife çıkarması muhtemel” kişilerden biri bir çılgınlık yapamaz mı? Türk coğrafyasında böylesi işlerin sayısı az mı?
Bu “tehdit”le ilgili Cumhurbaşkanı açıklama yaptığında ise, bunu küçümseyenler, seçimlere yoranlar oldu.
Sağdan, milliyetçi kesimden, çözüm karşıtlarından gelenleri bir kenara bırakıyorum…
Ama, CTP’li bazı kişilerin (E. Şahali, A. Candan, Ongun Talat) bu tehdidi sıradanlaştırmasına, küçümsemesine tepki duydum…
Bu ülkede Cumhurbaşkanı’na “dıştan” kimliği ve misyonu belli kişiler saldıracak, tehdit edecek ama bizimkiler bunu “sulandıracak…”
Cumhurbaşkanı’nın neden “hedef” gösterildiğine bakmayacak mısınız?
Bu işi topluma “şaka” gibi sunmak sizi yüceltir mi?
Hade; parti olarak sustunuz, ölüm tehdidi karşısında zerre kadar ses vermediniz, bunun siyasal nedenlerini anlamak zor değil. Ancak işin “ciddiyeti”ne gölge düşürme çabası tam bir siyasi fırsatçılık ve bağnazlıktır.
Şimdi; bütün bunlar yaşandıktan sonra, “keşke imzalamasaydı” diyebilir miyiz?