“Hükümetin yaptığı haksızlıkların artık bir sonu gelmelidir. 76 seneden beri İngiliz idaresine örnek bir sadakat gösterdik. Bu sadakatimize karşılık mükafatımız, bir çok haksızlık oldu. Hükümet halkımızın kalkınmasına, yükselmesine fırsat vermedi. Biz kalınmak için çırpındıkça o bizi ezmeye çalıştı”. 1955                             
                                                                                                                         Dr. Fazıl KÜÇÜK
            BM Genel Yazmanı 27 – 29 Nisan 2021 tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleşen resmi olmayan Kıbrıs görüşmelerine büyük önem verdiğini gizlemediğini dillendiriyordu. Tarafları ortak bir zeminde buluşturacağının bir anlamda düşünü görüyordu. Toplantının sonrasında düşünün düş olmanın ötesine geçemediği tarafları uzlaştıracak ortak zemin bulunmadığını dillendirmek durumunda kalıyor ve gerçek ile yüzleşmiş oluyordu. Bu sonuca, anılan kurumun taraflara eşit yaklaşmamasının da katkısı olduğu unutulmamalıdır.
AB’nden yeni boşanmış olan İngiltere’nin AB ile birlikte Ada’da çözüme katkı vermek için harekete geçtikleri biliniyor. Yardımcı olmak için yola çıkanlara bir çift sözümüz vardır. Gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz. Kıbrıs uyuşmazlığının bu noktaya taşınmasında adı geçen ülke ve kuruluşların yaptıkları katkıları unutulacak gibi değildir.  
Yunanistan Dışişleri Bakanı Bay Dandias, “Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tavrı nedeniyle ortak zemin bulunamadığını” söylerken ekşi yoğurttan yapılan ayranı satarken yaptığı çığırtkanlıkla bire bir örtüşüyor. Cenevre görüşmelerini değerlendiren Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Dimitry Polyonaski, “Garantörlük sisteminde reform yapılmasını da düşünmeliyiz. Çünkü bazen çözümün bir parçası değil sorunun bir parçası haline geliyorlar. Değerlendirmemiz ve direnmemiz gerekiyor. Konuya ilişkin olarak tarafların kendilerinin karar vermesini öneriyor.
Cenevre görüşmeleri sırasında adadaki çözümün daha önce alınmış olan BM kararları çerçevesinde olmasını isteyen karşımızdaki unsurun önde gidenleri fazla zaman yitirmeden dünya turuna çıkarcasına yollara düştüler. Görüşmelerdeki başarısızlığın nedenlerini anlatıyorlar. Bizler ise konuyu değişik ortamlarda değerlendirmeye çalışıyoruz. Fazla zaman yitirmeden bizlerin de yaşananları ve bugüne değin alınan bütün BM kararlarını anlatmamız gerektiğini düşünüyoruz. Diplomatik kanalları da kullanarak dünya ölçeğinde lobicilik çalışmalarını yapmak gibi bir sorumluluğumuzun olduğunu anımsatmak istiyoruz. Gerçeklerle örtüşen televizyon dizilerinin de yapılmasının yararlı olacağı biliniyor.
BM Genel Yazmanı toplantıya gelirken hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyordu.  Yıllardır bütün dünya Rum isteklerini gündeme taşıyıp Kıbrıs Türklerinin azınlık olduğu tezleri ile zaman yitirmektedir. Geldiğimiz noktada Rum isteklerini koşullu olarak müzakere edebilmenin koşullarını da belirterek masaya oturmanın yararlı olabileceğini düşünüyoruz. Bu çıkışı yaparak Türklerin uzlaşmaz taraf olduğu söyleminin bozulacağı gerçeği ile dünya devletleri de tanışmış olacak.
Bu yönlü müzakerelere başlamadan önce isteklerimizi de açıklamamız gerekiyor. Öncelikler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin iki devletli yapı içinde toprak bütünlüğü ile egemenliğinin tanınmasının kabulü ile müzakerelere başlanacağı duyurulmalıdır. Cenevre’de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın sunduğu önerilerin dikkate alınması ve yeni sürecin de ivme kazanması ile belirleyici taraf olacağımıza inanıyoruz.
BM’in bugüne değin ortalıklara koyduğu yanlı politikaların uyuşmazlığın çözümüne merhem olmadığı bilinci ile çalışmalara ivme kazandırmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…