Kıbrıslı Türkler’in, tırnaklarını bu topraklara geçirerek, kendi yağları ile kendi ciğerlerini kavurarak yarattıkları “toplumsal değerleri” vardır…
Bunların bir bölümü, noe liberal politikaların dayatılması sonucu zaman içinde batmış ya da batırılmıştır…
Bunlar içinde yığınla “kamu iktisadi kuruluşu” vardır ama en hazini dünyanın birçok ülkesine kendi uçakları ile uçan “Kıbrıs Türk Hava Yolları”dır…
Günümüzde ise, tüm olumsuz koşullara rağmen, adadaki varlığımızın “tescili” sayılan, tarihsel kökleri olan “kurumlara” sahibiz…
Bunlar arasında; köklü birkaç üniversite, geniş mülkleri olan Vakıflar İdaresi ve güçlü bir kooperatif bankası ile KIB TEK (Elektrik Kurumu) en gözde toplumsal varlıklarımızdır…
Ne yazıktır ki, bugünlerde siyasetimizde ve hatta gündelik yaşamda, batırdığımız kurumlara bir yenisini ekleme ihtimalini konuşmaya başladık…
Bütçesi devlet bütçesi ile yarışan KIBTEK; siyasetçilerin elinde adeta bir “çiftlik” gibidir…
Ortalama hükümet ömrünün 15 ay olduğu KKTC’de, hükümete gelen siyasal partiler, bu “trilyonluk” serveti “mirasyedi hovardası” vizyonuyla yönetiyor…
Trilyonluk ihaleler, ihalesiz ve gereksiz alımlar, kanun dışı istihdamlar günlük medyanın “sıradan” haberleri arasında yer alıyor…
TC kökenli bir parti politikacısı olan Erhan Arıklı, 50 üyeli mecliste bir tek “vekil”e sahip olan partisi sayesinde azınlık hükümetinde “Enerji Bakanı” olarak bu kurumun “patronluğunu” yapıyor…
Arıklı’nın, kuruma ilişkin olarak ortaya “iddia” atmadığı bir tek gün yok… Çok ciddi rakamlardan, suistimallerden, Sayıştay raporlarından söz ediyor…
İsimler veriyor, tehdit ediyor, aba altından sopa gösteriyor…
Kavgacı, polemikçi ve ayrıştırıcı kişiliği nedeniyle söyledikleri pek fazla “itibar” görmese de bir tek “iddia”sının bile göz ardı edilmemesi ve ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum…
Ortaya attığı ve ispat etmediği iddialar yüzünden eski bazı yöneticiler ile mahkemelik olan Arıklı, bugünlerde; hoyrat milliyetçiliği ile “tüccarlık”  kabiliyetini harmanlayarak, üstüne de “Türkiye yağcılığı”nı ekleyerek, KIBTEK’in etinden ve sütünden yararlanmaya çalışıyor…
Bu “kurum”un geleneksel uygulamalarına müdahale ediyor, pratik olmayan göstermelik yöntemlerle “sorun çözdüğü” yalanını pompalayarak hem kurumu hem de toplumu kendi parti siyasetine alet ediyor…
Nasıl mı?
İşte izahı: Aylardan beridir, KIBTEK santrallerinde kullanılan akaryakıtın temini konusunda ihale açılıyor, kapanıyor, iptal ediliyor, bir daha açılıyor, o da iptal ediliyor…
Arıklı; sorumlu olduğu bir “kurum”un akaryakıtını zamanında temin etmeyi beceremiyor… İş başına getirdiği bu işten anlamayan kadrolar da bu süreçte çuvallıyor…
Elektrik santralleri akaryakıtsız kalınca, başlıyor tüm KKTC’de elektrik kesintileri…
Ağustos’un 43 derece sıcağında, saatlerce elektrikler kesiliyor…
Tam da bu “panik” ortamında, açıkgöz Arıklı’nın çevresinden birileri; medyada “Elektriğe yüzde 30 zam gerekli” şeklinde bir algı operasyonu başlatıyor…
Herkes “aman elektrik” derken, toplum bu “acayip zamma” alıştırılmaya çalışılıyor…
Bu defa siyasetçiler ortaya çıkıp, “Olur mu canım öyle şey. Zam gündemimizde yok. Ama olacaksa da o kadar olmayacak” diyerek, çok bilindik bir şeytanca taktikle tüketiciye "yumruğu gösterip, tokada razı etmeye” yöneliyor…
Bu; işin bir boyutu… Öteki yanda ise Arıklı’nın, elektrik üzerinden “Turancı milliyetçiliği”ni pazarlama niyetleri sırıtıyor…
Onun da öyküsü şu: Arıklı’nın kadroları 40 tane “tanker”e akaryakıt doldurup KKTC’ye getiriyor… Her biri 30 ton taşıyan bu tankerler 1200 ton akaryakıtı Teknecik’e boşaltıyor ve Arıklı büyük bir “zafer” kazanılmış gibi bunu medyaya pazarlıyor…
Arıklı; TC’nin Enerji Bakanlığı’nı devreye sokuyor… TC’li yetkililer alel acele 80 tanker ayarlıyor… Oysa bu büyük operasyondan gelen yakıt; 2.4 günlük ihtiyacı karşılıyor…
Tabii bu akaryakıt kaça alındı? Kimden nasıl alındı? Gemi parası ne kadar? Tanker parası ne kadar? Hepsi bir “tüccar” misyonuyla hareket eden “bakan” Arıklı tarafından yapılıyor…
KKTC devletinin bu “tüccar” bakanı; aslında tüm bu işleri yaparken ve “taşıma suyla değirmen döndürmeyi” denerken, bütün derdi, Rum tarafından elektrik almayı engellemekti…
Kıbrıs’ta, Akıncı döneminde başarılmış “iki toplumlu” güven artırıcı önlemlerden biri olan “iki toplumun elektriklerinin entegre edilmesi projesi” sayesinde, hangi taraf elektriği eksilirse, şalteri açıp diğer taraftan elektrik satın alabiliyor… Bu da dakikalar içinde gerçekleştirilebiliyor…
Arıklı, bu “alışveriş”i önlemek için, TC Enerji Bakanlığı’nı devreye sokuyor ve “aman Rumlara muhtaç olmayalım” fanatik şirretliği ile dünyada “tankerle santrale akaryakıt taşıyan” ilk devlet unvanını almamızı sağlıyor…
Üstüne üstlük; kendi beceriksizliği yüzünden kurumu zarara uğrattığı, pratik olmayan bir şekilde ve riskli biçimde akaryakıt taşıttırdığı için hesap vereceğine, KIBTEK müşterilerinden özür dileyeceğine, “Teşekkürler Türkiyem” diyerek TC yetkililerine kocaman bir “şükran” çekiyor…
Kıbrıslı Türkler’in elinde son kalan “kale”lerden biri olan KIBTEK’i, kendi milliyetçi emelleri için kullanıyor…
Tıpkı hükümetinin “aşı”larda yaptığı gibi…
İşte bizim bu tür politikacılarla geldiğimiz acı nokta budur.