Bugün AB Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ve Rumlara büyük destek vermektedir. Bunun neden böyle olduğu sorgulandığı zaman, bazı siyasi gözlemciler, “Rum Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesidir. AB de doğal olarak üyesi olan bir devlete tam destek vermektedir.” sözleriyle işi geçiştirmeye çalışmaktadır. AB, KKTC’nin kurulduğu 1983 yılından bu yana her fırsatta KKTC’yi ayrı devlet olarak hiçbir zaman tanımayacaklarını ve iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümünü desteklediklerini dillendirmektedir. AB’nin bu politikası bugün de aynıdır. AB’nin çok mantıksız, hatta komik başka bir iddiası daha vardır. Ne biliyor musunuz? Neymiş efendim, “Kıbrıs” birleşmeden AB hiçbir zaman AB olamazmış... İnanılır gibi değil ama gerçek...
Şimdi esas gerçeklere dönelim. AB’nin KKTC’ye ilişkin hiçbir söz hakkı yoktur. Adadaki Rum Kıbrıs Cumhuriyeti ile istediğini yapabilir. Bugün 40’ıncı yılına giren bağımsız, egemen KKTC Devleti dimdik ayakta durmaktadır. Bu gerçeği kabul etmeyen AB’nin, bu bağımsız, egemen devletin varlığını reddeden politikası hem uluslararası hukuk ve tanınma ilkelerine aykırı bir davranıştır, hem de 40 yıldır ayrı devlet olarak yaşamını sürdüren KKTC’ye büyük saygısızlıktır. AB adlı kuruluş, BMGK kararlarına tam destek vermekte ve KKTC’yi hiçbir zaman tanımayacaklarını dile getirmektedir. Gerçek olan şu ki, AB Kıbrıs konusunda sadece Güney Kıbrıs için konuşabilir, KKTC hakkında konuşamaz...
Aynen BM gibi AB’nin de bugün KKTC’nin uluslararası statüsüne ilişkin söz hakkı yoktur. Politikası geçerli değildir. Sonuç olarak, AB’nin, “Kıbrıs Sorunu”ndan dışlanması gerekmektedir.