Hani, bir büyük laf vardır ya…

“Fotoğrafın bütününü görmek lâzım” derler…

Bizim, toplum olarak elbette böyle bir derdimiz yok…

Bizdeki siyasetçi tayfası “yarısını” görmeye çoktan razı… Hatta “urubu” ile bile yetinebilir…

Ancak giderek “ısınan” coğrafyamızda, ateş üstünde oturduğumuzu, her an bir “dron”un, ya da bir “balistik füze”nin üstümüze düşebilme tehlikesinin her geçen gün daha da yaklaştığını hissedebiliyor muyuz?

Daha da kötüsü; Kıbrıs’ın, Ortadoğu’ya yayılacak bir yeni savaşta “hedef tahtası” olma riski taşıdığını görebiliyor muyuz? 

Fotoğrafın “bütünü”ne baktığımızda, ne yazıktır ki ürperten bir “manzara” var karşımızda…

Doğu Akdeniz’deki bu küçücük adacık, yıllardan beridir ABD ve İngiltere’nin “at koşturttuğu” bir istasyondu…

İşte bu “istasyon” şimdilerde, büyük patronların “yüzü suyu hürmetine” İsrail’in de atlarını bağlayacağı bir ahıra dönüşmek üzere…

İsrail, ne zaman “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin “stratejik ortağı” oldu biliyor musunuz?

Erdoğan ile yaşanan “one minute” olayından sonra…

Anastasiadis, müthiş bir “fırsatçılıkla” hemen harekete geçti ve Netenyahu ile “sıkı fıkı” olmayı başardı…

“Yolsuzluk”ta adeta birbirlerine örnek oldular.

2020’de “East Med” gaz boru hattı projesine imza attılar, ticaret hacmini, turist sayısını ikiye, üçe katladılar…

Ancak; Anastasiades’in yerine gelen Hristodulidis, eski patronuna “dur şunda” dedi.

Tam anlamıyla ABD’nin dümensuyuna girdi…

BM’de hep İsrail’in yanında yer aldı. Aslında “Kıbrıs Cumhuriyeti” Filistin’e yapılan İsrail saldırıları karşısında “dış politika” bakımından çok yalpaladı…

Hem nala hem mıha vurmaya çalıştı…

BM’de, İsrail’i üzmesin diye ateşkese “onay” vermemiş bir ülke oldu “Kıbrıs…”

Sonradan çark etti tabii…

Hatta, Filistin’e “insani yardım” girişimleriyle Arap dünyasına göz kırptı…

Şimdilerde ise, hem İsrail’e, hem de “ABD’ye” Kıbrıs’ı “babasının malı” gibi sunarak hepimizi ateşe attı…

Olay şu: Geçtiğimiz günlerde; İsrail’in resmi TV kanalı “Kan 11”de bomba gibi bir haber yer aldı.

Askeri yetkililere dayandırılan bu habere göre; ABD İsrail’e, yeni füzeler gönderdi.

Füzeler, bölgedeki bir ABD üssünden sivil nakliye uçaklarıyla, İsrail’in güneyindeki Necef çölünde bulunan Nevtim hava üssüne sevk edilmiş.

Hani, İran'ın 14 Nisan sabahı erken saatlerde vurduğu ama bir “sinek ısırığı” etkisi bile yaratamadığı İsrail’in en büyük askeri hava üssü vardı ya; oraya taşındı füzeler…

İran’ın muhtemel yeni bir saldırısına karşı hazırlıklarını sürdüren ve ne yapacağı hiç ama hiç belli olmayan İsrail’e, ABD’nin “füze” göndermesinin aslında “haber” değeri bile yok…

Bunu bütün dünya biliyor…

Ancak bu haberin içinde, ona olağandışı “haber değeri” katan, çok önemli başka öğeler var…

Öncelikle füzelerin Katar’daki ABD “füze depolarından” gönderilmiş olması, çok ilginç…

İlginçlik de şuradan geliyor:

Katar’ın İsrail ile diplomatik ilişkisi yok…

Ancak; yeri geldiğinde İsrail ile ticaret yapıyor, yeri geldiğinde uçak seferleri başlatıyor…

Şimdi de İsrail-Hamas çatışmasında “en iyi arabulucu benim” demeye başladı.

Hem ABD hem İsrail Katar’ı; Hamas’ın finansörü ve baş destekçisi olarak görüyor.

Oysa Katar, ABD füzelerinin kendi topraklarından İsrail’e gönderilmesine ve Araplara karşı kullanılmak istenmesine “ses” çıkarmıyor…

Yani; iki arada bir derede anlayacağınız…

Hem nala vuruyor, hem mıha…

ABD ise; Katar, Arap ülkelerine karşı “mahcup” olmasın diye ne yapıyor biliyor musunuz?

Kıbrıs’ı “ara istasyon” olarak kullanıyor.

İşte bu haberin, bizi asıl ilgilendiren “korkutucu” öğesi bu…

ABD’nin Katar’da depoladığı füzelerin İsrail’e taşınmasında Kıbrıs bir “ara istasyon” olarak kullanıldı.

Nasıl olmasa, Kıbrıs’ta Filistin halkının karşısında yerini almış bir “Başkan” var…

Netenyahu’nun dostu Hristodulidis “görmedim, duymadım”a yatmış görünüyor.

Füzeler gerçekten Kıbrıs’a geldi mi? Bu küçücük adacık bu savaşa bulaştırıldı mı? 

Neden İsrail’in devlet televizyonu Katar’ı zora sokacak böyle bir haber yapıyor?

Bundan nasıl bir “siyasi fayda” sağlayabilir?

Olayda adı geçen ülkeler ise susuyor…

Bu konuda ortaya net tavır koyan yalnızca AKEL oldu. AKEL, yaptığı açıklamada “Kıbrıs’ın İsrail, Amerikan ve İngilizlerin Filistin halkının katletmesini kolaylaştırmak için yolgeçen hanına çevrilmesini kabul etmez” vurgusunu yaptı.

AKEL’in gazetesi Haravgi ise "Hükümet füze sevkiyatını bilmiyormuş gibi yapıyor…” diye manşet attı. “Kıbrıs Cumhuriyeti” Hükümet Sözcüsü ise “kendilerine başvuru yapılmadığını, böyle bir izin de verilmediğini” açıkladı.

Sözcü, sevkiyatın İngiliz üsleri üzerinden mi yapıldığı sorusuna ise “Bilmiyorum.” cevabını verdi.

Oysa üsler geçen yılsonunda da Yemen’in bombalanmasında kullanılmıştı.

İşte bu yüzden fotoğrafın “bütünü” bar bar bağırıyor: Ağrotur, Tel Aviv’den yalnızca 180, Tahran’dan 1028 mil uzaklıkta…

Hangi “füzeyi” tercih edersiniz?

İran’ınkini mi? Yoksa İsrail’inkini mi?

Hristodulidis, gerçekten ateşle oynuyor ve Kıbrıs’a büyük kötülük yapıyor.