Bir arkadaşın komik, ancak komik olduğu kadar gerçekci görüşü ile başlayalım bu yazıya... Arkadaşım şöyle demiş: “Hurma ağacının üstünde Japonların hızlı trenini yürütürseniz, (bu trenler saatte...
Bir arkadaşın komik, ancak komik olduğu kadar gerçekci görüşü ile başlayalım bu yazıya... Arkadaşım şöyle demiş: “Hurma ağacının üstünde Japonların hızlı trenini yürütürseniz, (bu trenler saatte 200 kilometre hız yapıyormuş ), o zaman Kıbrıs Sorununu çözersiniz.” Son günlerde KKTCde ve KCde yapılan bazı açıklamalara bir bakalım. CTP Genel Başkanı Talat, “Görüş birlikleri artıyor...” BM Danışmanı Eide, “Çözüm çok yakın...” Rum Lideri Anastasiadis, “Omorfo olmadan olmaz...”, Akel Genel Sekreteri, “Türk tezleri değişmezse çözüm olmayacak...” Şimdi bu açıklamaları hafiften açalım. Sn. Talat, Müzakereci Sn. Özdil Nami ve Cumhurbaşkanı Sn. Akıncının kendisine ilerlemenin memnuniyet verici olduğunu söylemişler. Sn. Talat Mayısda KCnin seçimlerinin Rum milliyetciliğini güçlendirebileceğini ve bu yüzden kendisinin dilek ve arzusunun, Rum seçimlerinden etkilenmemek için Mart ayına kadar çözüme ulaşmak olduğunu ifade etmiş. Yani, iki ay içinde bu iş biter demenin yeri... BM Danışmanı Eidenin, “Çözüm çok yakın.” görüşüne gelince: Bu açıklama , BMnin geleneksel sayılabilecek “umut pompalama” politikasından başka bir şey değil. Bu açıklamanın fazlaca üzerinde durmaya gerek yok. Rum lider Anastasiadisin Güzelyurtun Rumlara iadesine ilişkin açıklaması ise KKTCyi ve tabii ki özellikle Güzelyurtluları çok rahatsız edici nitelikte. Anastasiadisin açıklaması kendi görüşünü dile getirmekten öte bir anlam taşımaz. Ancak Rum lider son günlerde, bu konuya ilişkin olarak, o kadar kesin konuşmaya başladı ki, insan “acaba” demekten kendini alamıyor... Akel Genel Sekreterinin açıklaması ise Rumların kafa yapısını bir kez daha ortaya koydu. Rumlara 5 verirseniz 50 isterler, 10 verirseniz 100 isterler. Bu açıklama bunun bir örneği... İlginçtir, tuhaftır ama gidişata bakılırsa veren taraf hep KKTC ve KKTC halkı olacak gibi bir imaj var ortada. Güzelyurtu versinler, şunu versinler, bunu versinler vs... vs...” Vereceklerine karşılık KKTC ve halkı ne alacak? Bundan söz eden yok. Bize verecekleri sadece hiçbir zaman tanınmayan, bağımsız, egemen olmayan ve Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti içinde yer alacak bir mahalli idare. Yani “kurucu devlet”... Unutmayın bu “kurucu devlet” dedikleri, bağımsız, egemen statüye sahip değil. Sadece mahalli bir idare. Üstelik, KC Merkezi Hükümetine bağlı, çoğunluk Rumların idaresindeki bir mahalli idare... Bu durumda, KKTC devleti ve halkı artık KKTC bağımsız, egemen devletinin bağımsız,egemen statüsünü ön plana çıkarmalı. Rumlara “Şunu , bunu isterseniz, biz de bunu isteriz” diyebilmeli. Çoktan yapılması gerekeni artık şimdi yapmalıyız. Korkmayın, bunu yaparsak kimse bizi cezalandırmaya kalkışmayacak. Uluslararası Hukuk çerçevesi içinde KKTCnin bağımsız, egemen bir devlet olarak yaşaması ve bu statüde ısrarlı olması, Uluslararası Hukuk çerçevesi içinde en tabii hakkıdır...