İkide bir “Yeni politikamız” diye tutturuyorlar ya…
Külliyen yalan…
Hayal ettikleri “şey” hem yeni değil, hem zaten “politika” bile değil…
Üstelik “iki devlet” dedikleri “şey”i, bir yerlerden kopyaladıkları, çaldıkları gün gibi ortada…
Kimden mi arakladılar?
“Baş düşman” saydıkları bir toplumun “gölgesinden bile korkan” liderinden…
Biraz gerilere gidelim…
Crans Montana’da, 5 Temmuz 2017 akşamı…
Gece saat 10’u biraz geçiyor…
Türk ve Rum toplumlarının liderleri, garantörlerin dışişleri bakanları, AB ve BM temsilcileri Kıbrıs sorununu görüşüyor…
Güvenlik ve garantiler konusunu tartışmışlar, toplantı dağılmak üzere…
Anastasiades, Çavuşoğlu’na yaklaşıyor ve onunla konuşmak istediğini söylüyor, odada kalmasını rica ediyor. Diğerleri ayrılıp odada yalnız kaldıklarında, Anastasiades iki kesimli federasyon tartışmalarının zaman kaybı olduğunu ve Kıbrıs’ta iki devlet çerçevesinde çözüm aranması gerektiğini açıkça Mevlüt Çavuşoğlu’na anlatıyor. Anastasiades’in iddiası federasyon çözümünün Kıbrıs’ta referandumda kabul görmeyeceği ve bu nedenle yapılan tartışmaların boşuna olduğudur.
1 saat 15 dakika başbaşa konuşuyorlar. Dışarıya çıktıklarında basının ısrarla sormasına karşın Çavuşoğlu, Anastasiades’in söylediklerini açıklamıyor, gizliyor.
Bundan tam üç yıl sonra Anadolu Ajansı’na şöyle diyor: “Bana federasyonu tartışmanın artık faydası olmadığını söyledi. İki devletli bir çözüm bulmamız gerketiğini, ama bunu seçimler geçtikten sonra yaparsak ancak netice alabileceğimizi söyledi.”
Kıbrıs sorunu, 2017’nin Haziran ayı sonunda, Akıncı’nın büyük gayretleri sonucunda Crans Montana’ya taşınmış, iki farklı masada tartışılmaya başlanmıştı.
BM’nin saptamalarına göre, sona yaklaşılmıştı ve mevcut bazı pürüzlerin giderilmesinin ardından, Türkiye ve Yunanistan Başbakanları Crans Montana’ya çağrılarak; garantiler, asker sayıları gibi konular bağlanacaktı.
Anastasiades’in kafasında “çözüm” değil, 2018 şubatındaki “seçimler” vardı…
Bu yüzden Türk tarafından “anlayış” ve “zaman” istiyordu…
Bir an önce Crans Montana’dan kurtulmak, çözüm karşıtı partilerin ve özellikle ELAM’ın desteğini sağlamak için seçimlere “çözüm olmadan” girmeyi aklına koymuştu.
Oysa Türkiye, garantilere ilişkin ciddi anlamda esneme göstermiş ve Anastasides’e hareket alanı bırakmamıştı.
Gazeteci Makarios Druşotis, “Crans Montana” adlı Galeri Kültür’ün yayımladığı yeni kitabında bu olayı detaylarıyla anlattıktan sonra şöyle diyor:
“Anastasiades, seçim kampanyasını sekteye uğratmamak adına masaya iki devletlilik yemi attı. Türkiye’den seçimleri kazanmanın ardından bölünmeyi görüşmek için anlayış ve zaman istedi. Bu,devasa boyutlarda siyasi sahtekârlıktı.”
Yani; “iki devlet” düşüncesi,Ankara’ya ya da Tatar’a değil, Anastasiades’e aittir. Druşotis, bunun siyasi sahtekârlık sonucu Türk tarafına atılan bir “yem” olduğunu, delilleriyle, belgeleriyle ortaya koyuyor…
Anastasiades, çizdiği zikzaklar yüzünden kendisine olan güvenini yitirmiş olan Akıncı’ya bundan aylar önce bu “olta”yı atmış, ancak Akıncı’yı kandıramamıştı.
Anastasiades, Crans Montana’dan önce, kendi toplumu içinde “iki devlet” konusunda bazı nabız yoklamaları yapmış ve bunu basına sızdırmıştı.
Bu söylentiler üzerine 2 Nisan 2017 günkü Anastasiades-Akıncı görüşmesinde konu gündeme gelmişti.
Makarios Druşotis bu olayı şöyle anlatıyor:
“2 Nisan 2017 Pazartesi günü Anastasiades, Akıncı ile yemekte biraraya geldi. Akıncı, iki devletliliğin Kıbrıslı Greklerin gerçekten tercihi olup olmadığını sordu. Anastasiades sanki soruyu bekliyormuşçasına Akıncı’ya olumlu yanıt verdi. Ona, iki devletliliğin çıkış yolu olabileceğini ve böyle bir durumda Kıbrıs Türk Devleti’nin AB’ye katılımını destekleyeceğini söyledi. Konuşma BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı Espen B. Eide’nin önünde geçmişti. Eide ertesi gün hemen Akıncı’yla görüşmüş ve iki devletlilik açılımına kanmaması yönünde uyarmıştı. Bunun Anastasiades’in katakullisinden başka bir şey olmadığını söylemişti.”
Druşotis’in saptamalarına göre, Anastasiades Akıncı ile görüşmesinden iki gün sonra bu “iki devlet” konusunu kendi kadrosuna da açtı. “Toprağa karşı iki devleti düşünmeye başlamalıyız” dedi.
Druşotis, Dışişleri Bakanı İoannis Kasulidis’in ve DİSİ Başkanı Averof Neofidu’nun buna sert tepki gösterdiğini anlatıyor.
Makarios’a göre; “Bu; herhangi bir mantık temeli ve başarı ihtimali olan siyasi öneri ya da plan değildi. Gelecek 24 yılı değil, önümüzdeki 24 saati planlayan liderin spontane taktiğiydi.Anastasiades zaman eziyordu ve derdi 2018 cumhurbaşkanlığı seçimleriydi.”
Tabii, Anastasiades, önceden “planladığı gibi” Crans Montana’da pek çok konudaki “pozisyonu”nu değiştirerek, görüşmelerden kaçarken, Makarios’un dediği gibi, siyasi sahtekârlıkla bir büyük “başarı”ya da imza atmıştı…
Neydi bu büyük siyasi başarısı?
Elbette, Çavuşoğlu’nun kafasına “iki devlet”i sokmasıydı…
Daha ilk andan itibaren BM Akıncı’ya, Akıncı da Çavuşoğlu’na bu konuda “Anastasiades’e güvenmeyin” demişti ama Ankara, Anastasiades’in “yem”ini yutmayı tercih etmişti.
Ne yazıktır ki bugün “iki devlet” diye hayaller kuranlar;Anastasiades’in hileyle, hurdayla, sahtekârlıkla ortaya attığı ve patentini taşıdığı bu “yem”in peşinden koşuyorlar…
Makarios Druşotis, bu gerçeği ve kandırılmışlığı, harika biçimde gözlerimizin içine sokuyor…