“Amerika’nın bizim iç işlerimize hiçbir hususta ve herhangi bir mazeretle karışmaya hakkı yoktur. Türk ulusu Amerika’dan soğumuş, bıkmış, usanmıştır. Bu kendini beğenmişlik, başkalarını hor görme illeti Amerika’yı ne zaman olsa yıkacak mahvedecektir.” 1975
Dr. Fazıl KÜÇÜK
AB, İngiltere’nin birlikten ayrılması kararı sonrasında şimdilerde Katalonya’nın İspanya’dan ayrılma kararını tartışıyor. Referandum sonrası oluşan şokun atlatıldığını ne yazık ki söyleyemiyoruz. Yaşanan bu şok Franco sonrasında demokrasiye geçiş konusunda yaşanan sıkıntılarla bire bir örtüşmese de o günleri çağrıştırıyor. Katalan meclisinin bağımsızlık kararını onaylarken Merkezi Hükümet de Meclisi feshettiğini açıklıyordu. Buna koşut Katalonya’nın yasallığı yeniden kurulana dek bölgeyi yönetme kararını da onaylamış bulunuyor.
Görünen o ki Avrupa’da esmeye başlayan ayrılık rüzgarlarının önümüzdeki dönemde daha sert eseceğinin işaretleri gelmeye başladı bile. İtalya’nın kısmen özerklik verdiği Lombardiya ve Veneto bölgeleri, daha önce bu konuma kavuşan Milano gibi tam özerk statü alabilmek için referanduma gidince Avrupa’yı parçalanma korkusu sarmış bulunuyor. Katalonya’da yakılan özgürlük ateşinin söndürülememesinin domino etkisi yapmasından da korkuluyor. Bu tehlikenin ayırdına varmış olan AP Başkanı İtalyan siyasetçi Bay Antonio Tajani “Avrupa’daki Katalonya krizine İtalya’daki krizin eklenmesi küçük uluslardaki ayrılık eğilimini gösteriyor ve büsbütün Avrupa’yı korkutmalı” diye konuşuyordu.
Avrupa’da yükselişe doğru ivme kazanan ırkçı akımların bu yönlü ayrılıkları körüklemeye başladığını söylemek olasıdır. Bu nedenlerle Avrupa’da yaşanan ayrılık ateşinin iyice incelenerek değerlendirilmesi gerekiyor. Bölgelerden öte şehir devletçiklerinin yolunun açılmakta olduğunu kaydetmek istiyoruz. İtalya’da yapılan referandumun yasal olduğu savında olan Bay Tajani Katalonya’daki referandumun yasa dışı olduğunu söyleme gereğini duyuyordu.
Bay Tajani, Lombardiya’nın merkezi hükümete 54 milyar Euro’luk vergi verirken kamu yatırımlarından yeteri kadar yararlanamadığının bilinmesine karşın sessiz kalıyor olması, aynı şekilde Veneto’nun da 15.5 milyar Euro düzeyinde olduğunu gizliyor olması düşündürücüdür. İtalyan Anayasasına göre yapılmış olan referandumun bağlayıcı bir yönü olmamasına karşın danışma ‘niteliği’ taşıdığı belirtiliyor. AP gibi bir kuruluşun Başkanı olan Bay Antonio Tajani’nin gerçekleri doğru paylaşması gerekiyordu. Bu nedenle Avrupalı siyasetçilerin sözlerine güvenilir adam olmaları gerektiğini Bay Tajani’nin kişiliğinde yinelemek istiyoruz.
Seçildiği günden bu yana ülkesinin başta olmak üzere dünyanın adeta sorunu gibi görülen Bay Doland Trump’un ülkelerine yakışmadığını Amerika’yı yönetmeye ehil olmadığını bizzat kendi partisinin senatörleri de dillendirmeye başladılar. Şu sıralar görevden alınması beklenmiyor. Trump’un Kuzey Kore ve İran’a yönelik açıklamasını değerlendiren Bob Corker, “ülkemizi 3. Dünya Savaşına” soktuğunu söylüyor. Adı geçen senatörün Dış ilişkiler Komitesi Başkanı olduğunu belirtmek gerekiyor.
Yaşlı dünyamızın böylesi tehlikeli sürece giriyor olması Kıbrıs uyuşmazlığının çözümünü de etkiliyor. Crans Montana’da görüşme masasını devirenlere yardım ve yataklık eden önde gidenlerden biri olan Bay Andros Kipriyanu, “Genel Yazman güvenlik konularında ve diğer başlıklarda ortaya koyduğu tezler bize yardımcı olsa bile maalesef beceremedik” diye dertleniyordu.
Akel’in desteklediği Başkan adaylarından Bay Stavros Malas ise, “Guterres’in çerçevesini reddederek ve yaklaşımları yıkarak Kıbrıs sorununu kapatmayacağım” diyordu. Diğer beylik dayatmalara da devam edeceğinin de işaretlerini veriyordu. Bizler ise Guterres’in iyi niyet raporunun Rum tezlerini çürüttüğü savı ile avunuyoruz. Rumların masayı devirip kaçtığını belirtmeyen bir genel yazmanın temsil ettiği kurum ve kendisine olan güveni de sarstığını kaydetmek istiyoruz.
Seçime gidilirken Guterres’in ne kebap yansın ne de şiş yaklaşımına karşı gerçekleri dünya kamuoyuna anlatmak için ‘Ulusal Konsey’in zaman yitirmeden kurulması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…