1963’de katledilen yüzlerce Kıbrıslı Türk. Evi, yeri, köyü, kasabası, malı, mülkü Rumlar tarafından işgal edilen Kıbrıslı Türkler... Tam 11 yıl küçük kantonlar içinde yaşamaya mahkum edilen Kıbrıslı Türkler... Garantör Türkiye’nin yasal müdahalesiyle özgürlüğüne kavuşan Kıbrıslı Türkler... Ve 1983’de, Rumların federasyon çözümü oyunlarına dur deyip bağımsızlığını ilan eden Kıbrıslı Türkler. Bağımsız, egemen KKTC’nin Meclis’in oybirliğiyle kurulması ve ilan edilmesi... O yıldan bu yana yine BM’nin ve özellikle AB’nin ve genel olarak uluslararası toplumun federasyon çözümünde ısrarı. AB’nin Rumları üye yapması ve “Şimdi tüm Kıbrıs AB’ye girmiştir.” açıklaması... Bu açıklama ile tüm adayı egemenliği altına almak isteyen Rumların ekmeğine bal sürülmesi. Federasyonun gerçekleşmeyeceği anlaşılınca hırçınlaşan Rumların AB’nin kayıtsız, şartsız desteği ile adanın tümünü kendi egemenlikleri altına geçirme hevesi...
KKTC Devleti’nin tanınmamışlıktan kaynaklanan binbir sorun içinde yaşamaya, varolmaya büyük gayret göstermesi...Ve en önemlisi Türkiye’nin büyük desteği ile ayakta durabilen KKTC... Tarihten bir yaprak... KKTC Devleti ve halkının kendi devleti içinde yaşam mücadelesi. Bugünkü gerçek bu. Bugünkü durumun, çıkmazın sorumlusu BM değil, AB... Egemenlik haklarını kullanarak, bağımsızlığını ilan eden KKTC’yi tanımayan, yok sayan, “Tüm ada AB içinde” safsatası ile gerçeklerden uzak bir politika ile sahne alan AB... Kıbrıs sorunu bu gerçekler ışığında değerlendirilmeli...