Görüşmeler henüz tamamlanmadığı için, referanduma sunulacak anlaşmanın nasıl olacağı tam olarak belli değildir. Ancak, Tek Halk, Tek Egemenlik, Tek Devlet, Rumların tekrar kuzeye gelip yerleşmesi, eski mülk sahiplerinin ilk söz hakkına sahip olması ve nüfusumuzun sınırlanması yani ilelebet azınlık kalmamızın kabulügibi önemli konularda verilen ödünler nedeniyle,olası çözümün Kıbrıs Türk halkının zararına olacağı anlaşılmaktadır.Bu ödünler verildikten sonra gerisi ayrıntıdır. Çünkü eski mülk sahiplerine ilk söz hakkı tanınması nedeniyle, Rumların tümünü kuzeydeki mallarının iadesini isteyecektir. Böylece çok sayıda Türk göç edecek, işinden yerinden olacak. Sadece birkaç bin Rumun kuzeydeki malının iadesini isteyeceğini hayal edenlere, 1960 - 63 döneminde bile Türklere mal satılmasının kilise tarafından engellendiğini hatırlatırım. Hele 4 Yunanlıya karşı 1 Türke vatandaşlık verilmesi ödünü, Megali İdea hedeflerine nüfus ve mülk egemenliğinin ele geçirilmesi ile ulaşıldığının dikkate alınmadığını gösterir. ‘Tek halk, Tek Egemenlik, Tek devletilkesinin kabulü, olası çözümden sonra Kıbrıs Türk halkının devlet ve halk düzeyinden, il veya eyalet düzeyine ve Rum çoğunluktan oluşan tek halk içinde, Ermeni ve Maronitler gibi ayrı egemenlik ve kendi kaderini belirleme hakkına sahip olmayan toplum durumuna düşürülecektir. Oysa geçmişte yaşanan acı deneyimler ve Rum-Yunanistan - emperyalist devletlerinadil olmayan taraflı tutumu nedeniyle, Kıbrısta Türk varlığının sürdürülebilmesi için, kesinlikle olası anlaşmanın, iki eşit egemen kurucu devlet arasında yapılması, iki bölgeliliğin sulandırılmadan devamı, mülk sorununun tazminat yöntemi ile halledilmesi, olası anlaşmanın uygulanamaması ve bozulması durumunda da ayrılma hakkında ısrar edilmesi gerekir. Hele Türk ordusunun ayrılması durumunda, yazılı garantilerin de hiçbir faydası olmayacak .Rumlar egemenliklerini kuzeye yayacak ve bizi yine devletsiz bırakacak. Böylece olası çözüm Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda yok oluş fermanı olacaktır. Anavatandan bir okuyucumun gönderdiği aşağıdaki yazı, dıştan da gidişatın pek parlak ve olumlu görülmediğini gösteriyor: ‘S.a. ben Türkiyeden bir Türküm. Kıbrıs gidiyor siz de farkındasınızdır. Size önerim dikkat çekecek birşeyler yapın Türkiye kamuoyunun dikkati Kıbrısa çevrilirse kurtulabilir. Mesela gezi eylemleri gibi ya da Mısırdaki eylemler gibi, mesela bir kamu binasının önünde günlerce oturma eylemi, ve Türkiyede de eylemler. Bu toprakları kanlaaldık,bakmamalıyız. Hükümet sanki Kıbrısı gözden çıkarmış, medya da her şeyde hükümeti eleştirmesine rağmen bu konuda birşey demiyor demek ki işlerine geliyor. AB falan da fırsattan istifade Kıbrısı oldu bittiye getirip koparacak. Kimseden ses gelmiyor. Bu hükümet değişir ama Kıbrıs gidince bir işe yaramaz. Türk halkı bence uyutuluyor medya sayesinde. Işide vs. her gün sürekli haber yapanlar çok daha önemli bir konu olan Kıbrısa nerdeyse 0 geçiyor. Işidin yapacağı bir iki terör eylemi, ama Kıbrıs da giden toprak olur. Ve benim savunduğum fikir bazı avantajları bile olsa birleşme değil tam bağımsızlık. Çünkü bence her birleşmede çok büyük ihtimal bağımsızlıktan birşeyler gider çünkü Rumlar çoğunluk. Ve birleşmemeliyiz çünkü dünyada Türkler olarak güçsüz durumdayız. Elimizi verdiğimizde kolumuzu kaptırmayacağımızın garantisi yok o yüzden kendimize ait bölgeleri sıkı sıkı korumalıyız. Ve Rumlar tarafından bazı maddelerde kelime oyunlarıyla kandırılabiliriz Halkımızın görüşmelerin seyrinden dolayı endişe içinde bulunduğu yaşanan dönemde,anavatanın Lefkoşa Büyük Elçisinin son açıklaması yüreklere adeta su serpmiştir.