Cumhurbaşkanı Akıncı her fırsatta vurguluyor: “Çözüme birkaç ayda ulaşmak mümkün”. Tabi Sayın Akıncının bu sözleri söylemesinin üzerinden birkaç ay geçmesine rağmen çözüm falan henüz uzak görünüyor...
Cumhurbaşkanı Akıncı her fırsatta vurguluyor: “Çözüme birkaç ayda ulaşmak mümkün”. Tabi Sayın Akıncının bu sözleri söylemesinin üzerinden birkaç ay geçmesine rağmen çözüm falan henüz uzak görünüyor ama o da bu cümleyi tekrarlamaya devam ediyor. Güneye doğru bakıp Rum lideri Anastasiadesin veya ekibindeki yetkili birisinin görüşüne baktığımızda ise çok farklı bir analiz buluyoruz. Öncelikle herhangi bir referandumdan çok uzak olduğumuz ve önemli konularda iki taraf arasında halen “uçurumlar” olduğunu vurgulamaktalar. Bir de her fırsatta hala daha Kıbrıslı Türkleri muhatap almadıklarını tescilleyip “Türkiyenin” çözüme katkı yapmadığından şikayet ediyorlar. Aslında Rum ve Yunanlıların birileri tarafından yanlış şekilde cesaretlendirilmeleri bugünkü kriz öncesi durumu yaratan etkenlerin başında gelmekte. 50 yıldır ulaşılamayan “çözüm” sadece Sayın Akıncı KKTC Cumhurbaşkanı seçildi diye hemen, birkaç ay içerisinde Rumların istediği şekilde sonlanacak algısı yanlıştı ve Rum-Yunan ikilisini bu algıya sürükleyen çevreler aslında çok büyük bir hata yapmışlardır. Rumların masaya olumlu ve hevesli gelmesini umarken onları şımartarak yıllardır BM parametreleri, hatta BM kararlarına geçmiş olan iki kesimlilik ve dönüşümlü başkanlığı bile artık kabul etmeyen bir Rum tarafı ile karşı karşıyayız. Şu ana kadar Yunanistanı seçim vaadlerinin tam tersi yönlere sürükleyen kıravatsız başbakan Tsipras Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Davutoğlunun iyi niyetle yaptığı Kıbrısı beraber ziyaret teklifini reddederek aklınca Türkiyeyi sıkıştırdı. Anastasiades müzakere masasında önemli konularda ilerleme olmadığından yakındı ve gerekçe olarak “Türkiyenin tutumunu” değiştirmemesini gösterdi. Biz yine alınmadan Türk tarafının pozisyonu diyelim ama acaba Türk tarafından beklediği neydi de buna henüz ulaşamadı Sayın Anastasiades? Toprak konusunda Maraş, Güzelyurt, Karpazdan bölgeler, Yeşilırmak, vs henüz tescilli olarak altın tepside kendisine verilmemiş. Mülkiyette Kıbrıslı Türkler için felaketi getirecek bireysel hakları Sayın Akıncıdan almasına rağmen daha fazşlasını istiyor. Bir de 4 özgürlük diye tutturmuş, iki kesimliliği tamamen ortadan kaldıracak ve uniter Elen devletini hayata geçirip Türk ordusundan da kurtulduktan sonra kalkmasını istediği garantiler kalktıktan sonra Kıbrıs Türkü yabancı bir ülkede komumasız ve ikinci sınıf vatandaşlık durumuna düşecek. İşte Anastasiades bunları acil olarak kendisine vermediğimiz için şikayet ediyor. Rum sözcü Hristodulis AB normlarından ve 4 temel özgürlükten sapma olamayacağını açıkladı ve “bunu bilmeyen yok” derken zaten ABnin böylesdine bir derogasyonu kabulk etmeyeceğini vurguladı. Bak bak bak softa şaşırtmacasına! Ab her ülkenin katılım anlaşmasında o ülkenin şhtşyacı olan derogasyonları dahil ederken Kıbrıs Türk halkının yaşamsal ihtiyacı olan iki kesimliliğe ve kendi yönettiğimiz Kuzey kurucu devletinde sarih çoğunluk olmamız ihtiyacına gelinde bunu kabul etmeyecekmiş. Yunan Dışişleri Bakanı çılgın Kocas zaten her zamanki hayaplperest ve gerçekle bağdaşmayan tutumunu sürdürerek “son Türk askeri Kıbrıstan gitmeden çözüm olmaz” diyerek Rum-Yunan ikilisinin gerçek hedefinin adayı Elen adası yapıp Kıbrıs Türkünü Türkiyeden koparmak ve savunmasız bırakarak Giritte yaptıklarının tekrarını gerçekleştirmek olduğunu bir kez daha gözümüze soktu. Bugün 29 Ekim. Eşsiz önder Mustafa Kemal Atatürkün yoktan varettiği Türkiye Cumhuriyetinin doğduğu gün. Bugün Türkiyenin etrafını kara bulutlar sarmış. Her gün terörist saldırılar, sınırlarda çatışmalar... Atatürk ve arkadaşlarının “tam bağımsızlık” diyerek ortaya çıkardığı Türkiye Cumhuriyeti bu çapulcuların da hakkından gelecek ve emperyalist güçlerin Onu bölmesine izin vermeyecektir. Cumhuriyet Bayramını kutlarken Kıbrısta da olan gelişmeleri doğru değerlendirip KKTCyi daha ileriye götürecek adımları atıp kurultay, koltuk, seçim kavgasından vazgeçip Rum-Yunan ikilisinin bize dayatmaya çalıştığı esaret planına birlik olarak direnmemiz zamanıdır. Çözüm olacaksa bu Kıbrıs Türkünün yok olma sürecini başlatan ilk adım olmamalıdır.