KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Tatar, BM Genel Sekreteri Guterres’in kendisine gönderdiği  mektuba verdiği yanıtta,  BM Genel Sekreteri’nin egemen eşitlik ve iki devlete dayalı işbirliği formülüne açık fikirlilikle yaklaşmayı ve Rum tarafını da ikna etmeye yardımcı olmaya davet etti. Sn. Tatar’ın bu politikasının, 50 yıldır devam eden “federasyon çözümü” kısır döngüsünden kurtulmaya yönelik, KKTC Devleti ve Halkının tanınma yolunun açılmasına dayalı bu politikasının en doğru politika olduğunu bilmem tekrar vurgulamaya gerek var mı?... Kıbrıs’daki BM İyi Niyet Misyonu’na ilişkin hazırladığı son raporda BM Genel Sekreteri Sn. Guterres, “Geçen zaman Kıbrıs’ta ortaklaşa kabul edilebilecek bir siyasi anlaşma aleyhine çalışmaktadır. İki toplum aralarındaki anlaşmazlıkları barışçıl, aktif şekilde ve kararlılıkla çözmek için yeniden irade göstermezlerse sahada dönüşü olmayan değişiklikler olabilir.”  dedi. Hiç kuşkusuz Sn. Guterres’in, “Sahada dönüşü olmayan değişiklikler olabilir” sözcükleri Rumlara bir uyarı olarak nitelendirilmelidir.
“5+1 toplantısının amacı, kalıcı bir çözüm için ortak temel bulunup bulunmadığını belirlemek olacaktır.” diyen BM Genel Sekreteri şöyle devam etti; “Bu amaçla iki tarafı, garantör ülkeleri 2021 yılı içerisinde elverişli olabilecek en yakın zamanda bu gayri resmi toplantıya davet etme niyetindeyim. Bu sefer farklı olmalı. Bu gayrı resmi 5+1 Toplantısı ortak vizyonun gerçek derecesinin netleştirilmesine ve ileri adımların planlanmasında, gerekli adımların planlanmasında gerekli adımların belirlenmesine yardımcı olacaktır.”  BM Genel Sekreteri’nin “ortak vizyon”, “ortak temel” “ anlayışı, Rumların “federasyon çözümü” politikası  ve anlayışına daha yakın. 5+1 Toplantısı eğer gerçekleşirse, KKTC Devleti ile Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak temel veya ortak vizyonları olmadığı ortaya çıkacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. Bir önemli nokta daha var. AB’nin, Kıbrıs müzakerelerine başlanması halinde, BM’nin Kıbrıs İyi Niyet Misyonuna bir temsilci ataması ve AB’nin süreçte aktif rol oynamasından da söz ediliyor. AB’nin, üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’ne tam destek vereceği kesin. Bu yüzden bu kuruluşun tarafsız olması ve “çözüme” katkı sağlaması olası değildir.