Hiç sözü uzatmaya gerek yok.

Ülkemizde  “Erken Seçim” gündemi var.

Muhalefet partileri bu talebi uzun süredir dile getirmekte, çeşitli gerekçeler ile de gerekçelendirmekteydiler.

Başbakan Özgürgün’ün defalarca erken seçimi reddetmeyerek bunun hükümet kanadı tarafından değil muhalefet tarafından ileri götürülecek bir talep olması gerektiğini ve buna her seferinde  destek vereceğini  dillendirmesi muhalefet tarafından hükümetin icraat yapabilecek kapasitesinin olmadığının teğidi olarak nitelendiriliyordu.

Son olarak Başbakan Hüzeyin Özgürgün’ün bir TV kanalında yazılı öneriyi yapsınlar destek vereceğim; “Hodri Meydan” demesi ile de muhalefet düğmeye yasal ve resmi anlamda bastı.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman;

Erken seçime gidilecekse en sağlıklısının; bu hükümetin olmadığı ortamda, siyasi tarihte daha önce yaşandığı gibi kimsenin güveni sağlayacağından şüphe duymadığı bir hükümetle, erken seçim hükümetiyle seçime gidilmesi olduğuna işaret ederek, mevcut hükümetin düşürülmesi amacıyla önce güvensizlik önergesinin verildiğini söyledi.

Ve Erken seçimin belirli gerekçelerden dolayı oluşacak gecikmelerle 2 Temmuz ‘da olabileceğinin gerçekçi bir takvim olduğunu ve TDP ile birlikte bu önerinin ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Buna giderken de UBP-DP Hükümeti ile değil, geçmişte olduğu gibi bir seçim hükümeti ile gidilmesinin en doğru olacağını söyledi.

Hal böyle iken ve Sn. Başbakan basın önünde getirin imzalayım sözünü vermişken UBP,  Muhalefet tarafından verilen güvensizlik önergesine  ret verilmesi yönünde karar üretmiş, DP ile diyalog kurulması ve Nisan 2018 tarihinde erken seçimin yapılabilmesi için çalışma yapılmasını Sn. Özgürgün’e yüklemişti.

Dün, çok uzun süreden sonra toplanabilen Meclis Genel Kurulu’nda, DP Başkanı Sn. Denktaş aniden Nisan 2018 tarihine bir erken seçim önergesi vermiş ve Hüseyin Özgürgün’e pas atmıştı.

Peki, Sn Özgürgün önerilerin tümünü destekleyeceğim, komite karar versin derken ne demek istemişti?

Ya, “Buyrun seçime dedim ama 26 vekiliz, çoğunluğuz. İrade hükümetten yana” derken?

Tüm bu yukaradkiler bir yana,

Bu hükümetin yaz aylarını aşabilmesi toplum nezdinde belirli somut tedirginliklere de yol açmakta.

Geçen yaz aylarında Meclis kapalı iken, Anayasa Mahkemesi’nden ve Yüksek İdare Mahkemesinden  dönen Seyrüsefer ve sair AF ile ilgili Kanun Hükmünde Kararnameler, TÜK için yasa dışı ek vergiler, Emirnameler, Vatandaşlıklar...

Bu kadar ciddiyetsizliği, hukuka aykırılığı yapan bir hükümetin yaz aylarında görevde kalması ve bunu talep de etmeleri, hatta sözlerinden çark etmeleri belirli motivasyonların habercisi mi sorusunu da akla getirmiyor değil.

Kaldı ki TC ile imzalanan protokoldeki ödevleri de yerine getirmeyişleri ve ciddi anlamda ekonomik sıkıntının hissedilmesi yukarda belirtilen yönde adımların daha fazla başvurulacak bir yöntem olmasını da açıklayabilir.

Zamlar da kaçınılmaz olacak tabi. Bugüne kadar olduğu gibi.

Kanaatim, tartışma karara varmıştır.

Sn. Başbakan uzun süredir erken seçimse erken seçim dediği bir süreçten geçti ve sonunda gerrekli adım atıldı.

Kendine inancı kalmayan hükümetin uyumlu ve faydalı bir şekilde devamı biraz zor gibi.