Siyasilerimizin bazıları , “Kıbrıs Sorunu”na çözüm bulmak amacıyla, “federasyon çözümü” dışında başka modellerin “müzakere masasına” getirilmesinden yana... Ancak karşımızda iki devletli çözüm dahil hiçbir başka “çözüm” önerisinin sözünü dahi ettirmeyen bir Rum yönetimi var. Üstüne üstlük Rumları acayip bir biçimde destekleyen ve her fırsatta Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm ada üzerinde egemenlik kurmasından yana olan, Kıbrıs Türk halkının bu yeni düzende “toplum” olarak yer alacağını iddia eden, 36 yıllık köklü KKTC’nin ortadan kalkmasını savunan bir AB var... AB’ye göre, Kıbrıs Türk halkı adanın kuzey bölümünde yaşayan bir “azınlık” toplumu. AB’nin bu yakıştırmasının gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. KKTC Devleti, bağımsızlığını ilan ettiği 1983 yılından bu yana, Uluslararası Hukuk çerçevesi içerisinde tanınma ve egemenlik haklarına sahip bir devlet. Bu gerçeği, beğenselerde beğenmeselerde, binbir oyunla değiştirmek isteselerde sonunda hem Rumlar, hem de AB kabul edecektir. Uluslararası toplum kabul edecektir. İşte bu yüzden “başka modeller” değil, tek çözüm modelinden söz etmek lazım.
Nedir bu çözüm modeli? Hiç kuşkusuz tek çözüm iki ayrı devlet modelidir. Ancak iki ayrı devlet modelini (ki şu anda Kıbrıs adasında gerçek olan iki ayrı devletin varlığıdır.) BM, AB ve özellikle Rumlara kabul ettirmek çok zor, hatta imkansız gözükse bile, “başka modeller “ değil de sadece gerçekci bir model olan iki ayrı devlet çözümünü KKTC Meclisi kararlılıkla uluslararası topluma kabul ettirebilirse o zaman Kıbrıs adasında kalıcı çözüm gerçekleşecektir.
Şimdi yazacağım konuyu geçmiş yazılarımda belirttim. Çok önemli olduğu için şimdi yine bu konuyu vurgulayacağım. Eğer halkı temsil eden KKTC Meclisi oybirliğiyle “bir tanınma kararı” çıkarabilirse uluslararası toplum böyle bir karara saygı duyacaktır. KKTC Meclisi kararlılıkla, cesaretle tanınma yoluna girerse içinden çıkılmaz gibi gözüken “Kıbrıs Sorunu”na çözüm gerçekleşecektir. Ben, aldığım yurt dışı davetlerde kendimden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Piyanist-Bestecisi Arman Ratip diye söz ettirebiliyorsam, KKTC Devleti hükümeti ve politikacıları çok daha önemli girişimlerle, çok daha sonuca odaklı bir tanınma politikasıyla sonuca ulaşacaklardır.
Rumlarla tekrar “müzakere süreci” içine girdiğimiz anda, KKTC Devleti ortadan kalkma tehlikesiyle yüzleşecek, büyük bir keşmekeş içerisine sürüklenecek ve içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya kalacak. Rumların ve AB’nin istediği de bu zaten. Rumlarla “müzakere sürecine” girmek kime yarar? Tabii ki Rumlara yarar. “Modeller” ve “tek model” konularını çok iyi düşünmek lazım...