Ulu Önder Atatürk’ün 86’ncı ölüm yıl dönümü münasebetiyle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı konuşmada şöyle bir ifade kullandı.

            “Atatürk on yıl daha yaşasaydı, bambaşka bir Türkiye olurdu.”

            Bu sözler büyük Ata’ya bir övgü sözüdür esasında.  Gerçekten Atatürk on, hatta yirmi yıl daha yalasaydı, kafasındaki bütün idealleri gerçekleşecek ve yeni dünyada bambaşka bir Türkiye yaratacaktı.

            Erdoğan’ın sözlerine katılıyorum.  Ancak bir de bunun aksini düşünüyorum.

            Kendi Başbakanını, kendi Dışişleri Bakanını ve Maliye Bakanını sudan sebeplerle asan bu millet, kim bilir Atatürk’e ne yaparlardı.

            Bunu niçin söylüyorum?

            Özellikle rahmetli Menderes’le rahmetli Zorlu’nun Türk milletine yaptığı katkılar ve demakrasi katılımları hala daha tarihin sayfalarında duruyor.  Bir de rahmetlik İnönü’yü düşünün...  Koskoca Lozan Anlaşmasını hazırladı, bitirdi ve yeni Türkiye’yi yarattı, Atamızla beraber.  Özellikle Kıbrıs anlaşmalarına “garantörlüğü” koyan onlardı.  O nedenle biz Kıbrıslılar her zaman bu değerli siyaset ve devlet adamlarına çok büyük sempati duymuşuzdur.

            İnönü bu millete Cumhurbaşkanlığı yapmış, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetçi Türk Partisinin başına giçmiş.  Lakin bir dönem bu millet, İnönü’ye de süikasta kalkışmıştı.  

            Kurtuluş Savaşında Birinci ve İkinci İnönü zaferlerini gerçekleştiren İsmet İnönü’nün yaptıklarını idrak etmeyen bu millet, hayda hayda Atatürk’e de ihanet ederdi.

            Atanın on veya yirmi yıl daha yaşasaydı Türkiye’ye çok büyük işler yapacağına yürekten katılıyorum.  Aksi düşünceler ve olagelen olaylar, kim bilir ne gibi aksi davaranışlar içine girerdi.  Hani “Geçenler ve yapılanlar unutulur” deriz ya,  bu düşünce de onun gibidir.

            Esasında büyük Ata’m, genç denecek yaşta bu hayattan koptu.  Hakikaten çok acıydı Ata’nın genç denecek yaşta aramızdan ayrılması.  O büyük adam, gerçek anlamda kendi hayatını bu vatan için harcadı.  Harcarken de hiç arkasına bakmadı.

            Lider konumunda aramızdan ayrılan Atatürk ve onun gibiler, kendi milletine çok şeyler verirken, uykusuz geçen gecelerini, bitmeyen zamanlarda hazırlanan gelecek tasarımlarını, yıpranmış bedeni ile bir bedel ödemiştir.  O bedel de, milliyetçilik ve özgürlük bağlamında verdiği mücadeleye karşı bir hayat...

            Atatürk’ün Bandırma vapuru ile Samsun’a çıkışı yaptığı kongreler ve oluşturduğu halk ordusu, bununla beraber gelişen fikirler ve misak-ı milli stratejisi ile o büyük zafere ulaşılması unutulacak gibi değildir.

            Receo Tayyip Erdoğan da, bir Atatürk çocuğu olarak doğdu, büyüdü, gelişti ve toplumdaki yerini hem Cumhurbaşkanlığı makanımda, hem de halk nezdinde yerini aldı.

            Erdoğan Türk insanına ne kadar çok hizmetlerde bulunmuş ve hala bulunmaktadır...  Öyle olmasına rağmen bu millet, ona da 15 Temmuz darbesini yapmaya kalkışmıştı.  Lakin halk gerçekleri görerek göğüslerini darbecilerin kurşunlarna siper etmişler ve darbeyi engellemişlerdir.

            Allah gecinden versin.  Sayın Erdoğan da bir gün, diğer insanlar gibi bu dünyadan göçüp gidecek ve yaptıkları saygıyla anılacaktır.  Bu halk demeyecek mi onun için de

            “Keşke Recep Tayyip Erdoğan on yıl daha yaşasaydı, daha çok şeyler yapacaktı?”

            İnsanlar çiğ süt emmişlerdir.  Ekmek yedikleri kapıya ihanet ederler.  Ülkesine katkılar koyanlara da ihanet ederler.

            Bereket versin ki, Türk milletinin çok güçlü bir yapısı vardır ve bu olumsuzluklara geçit vermezler.

            Yani bir umut, bir temenni ve bir dilek olarak serdedilen “Atatürk on yıl daha yaşasaydı” söylemi, her zaman bir düşünce ve bir iyi niyet ifadesi olarak orada kalacaktır.