“Türk halkı, hücum etmek veya Kıbrıs problemine siyasi bir hal çaresi empoze edebileceği bir durum yaratmak gayesi ile silâha sarılmamıştır. Yaptıkları ve yapacakları kendilerini tedhişçiler olarak veya güvenlik kuvvetleri maskesi altında Rumlar tarafından hücum edilmedikçe silâh kullanmaya hiç niyetleri yoktur. Binlerce Rum tedhişçisi ile kanuna aykırı olarak özel polis yazılan Rumlar silâhtan tecrit edilerek dağıtılmalıdır”. 1964
 Dr. Fazıl KÜÇÜK
                   Bir süreden beri başlatılan Rusya ile Ukrayna arasındaki anlaşmazlık çözümsüzlüğünü koruyor. Görünen o ki dışarıdan yapılan kışkırtmalarla da sonlanacağının beklenilmemesi gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde NATO ile İngiltere’nin verdikleri gazdan sonra yapılan açıklamalarda savaşın kış koşullarında da ağırlaşarak şiddetleneceğini görülüyor. Yaşananlara koşut Ukrayna’nın Devlet Başkanı Zelenski ile eşi aynaya bakmadan “halk sıkıntıya razıdır” açıklamasını yapıyorlar. Zelenski Ukrayna halkının AB gibi demokratik kuruluşlara üye olmak uğruna birkaç yıl yoklar içinde yaşamaya razı oluğunu söylüyor. Böyle bir düşüncenin akıllara ziyan olduğu biliniyor. Bu yaklaşım Almanya’yı felakete sürükleyen Hitler’in 21. Yüzyıla kurgulanmış yeni şekli oluyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra taraflar arasında karşılıklı olarak ambargo uygulamaları gündeme taşınıyordu. AB’nin motoru konumundaki Fransa’nın Rusya ile uranyum ticareti yaptığı ortalıklara çıktı. 2021 yılına göre 2022 yılının ilk 10 ayında yapılan uranyum ticaretinin diğer ülkelere göre üç katı daha ucuz olduğu belirtiliyor. AB ambargosunu Fransa açısından şöyle tanımlamak olasıdır. Ele verir salkımı kendi yutar talkını. Bu nedenle ekonomik çıkarlar ambargonun rahatlıkla delinmesinin de yolunu açıyor.
Zelenski, halkının uluslararası kuruluşlara özellikle AB’ne üyeliğin gerçekleşebilmesi için yokluk içinde yaşamaya razı olacağını söylüyor. AB diye tanımlanan yapı artık çıkar kavgasına dönüştüğü için geleceği de belirsizliğini koruyor.   
Kasım ayında Amerika’da yapılan yerel yönetim kısmi senato seçimleri sonrasına beklenen büyük umutlar, sonuç alınınca düş kırıklığının nedeni oldu. Cumhuriyetçi partide seçim sonrası hemen her partide olduğu gibi yaşanan açmaz suçluyu bulma hareketine dönüştü. Trump’ın suçlu olduğunun duyurulmasına karşın adı geçen kişi 2024 yılında yapılacak olan başkanlık seçimine katılacağını açıklayıp kendisini suçlayanlara adeta meydan okuyor. Yenilen güreşçinin yenilgiye doymadığının tipik göstergesini yaşıyoruz.
Karşımızdaki unsurun otomatiğe bağlanmış gibi Maraş konusunu gündeme taşıdığı biliniyor. Bölgenin Türk Vakıflarına ait olduğunun biliniyor olmasına karşın bu konuda ısrarcı oluyorlar. Ellerinde tapu kaydı diye tutukları belgenin Kullanım Belgesi olduğunu sıklıkla yineliyoruz. Kullanım Belgesinin de İngiliz sömürge döneminde verildiği kayıtlarda belirtiliyor.
Onların Maraş konusunu gündeme taşımalarına karşın bizler ise adanın güneyinde bulunan Türk vakıflarına ait olan malların kullanılmasını gündeme taşımıyoruz. Statü olarak farklı bile olsa konunun gündeme taşınması gerektiğini kaydetmek istiyoruz. İki toplumun uzlaşmasının tek yanlı çıkışlarla sağlanamayacağının da bilinmesi gerekiyor.
Konuya ilişkin olarak BM kararları olsa bile uzlaşının iki toplum arasında olacağının unutulmaması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…