“Makarios’un son konuşmaları arasında ‘Türk halkının tutumu yüzünden anlaşmanın uzak olduğu’ iddiaları tamamen yersiz ve gülünçtür. Türk tarafı olarak körü körüne hareket eden bir halk değiliz. Ancak bunca fedakarlık karşısında elde ettiğimiz haklarımızı Makarios’un keyfi uğruna terk etmek niyetinde niyetin de olmadığımızı da ifade etmek yerinde olur.
Eğer tekrar başımızda bir baykuş gibi öteceği gafleti içinde ise, çok yıllar bekleyecek ve ömrü hayal ettiklerinin hakikat olmasına yetmeyecektir”. 1976
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Mendil büyüklüğündeki ülkede 2018 yılı Şubat ayında yapılacak olan Başkanlık seçimi için geri sayım devam ederken nazire yapar gibi bizde de milletvekilliği erken seçimi yapılacak. Adayların kesinleşmesi ile tartışmalarda beklenen gibi olmasa da ateşin üstüne odun atılmaya da başlandığı günlerden geçiyoruz. Bizler adada seçim konusunda uğraşırken dünyanın başını derde sokmaya azmetmiş gibi bütün dünya Trump fırtınası ile boğuşuyor. En son 1952 yılında Yunanistan’a yapılan ziyaretten 65 yıl aradan sonra geçtiğimiz günlerde yeni bir ziyaret gerçekleşti.
Uzun sayılacak bu süre sonrasında gerçekleşen ziyaret sonrasında ilişkilerin yumuşaması veya yumuşatılması beklenirken batı cephesinde yeni bir şey yok söylemini doğruluyor. İleriye yönelik olsa bile herhangi bir umut ışığının olmadığını kaydetmek istiyoruz. Kıbrıs ve Ege konularında karşı tarafın Türkiye’den odunlarının parasını istemeye devam ettiğine vurgu yapmak istiyoruz. Mindere çekebilmek için yapılan bütün uğraşların boşa çıktığından sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır noktasında olduğumuzu yinelemek istiyoruz.
Seçimlere gidilirken Nikos Anastasiyadis’e karşı başlatılan sözde saldırılar devam ediyor. Dayanışma Hareketi Başkanı Eleni Teoharus, adı geçen kişinin yeniden seçilmesinin ‘adanın tam olarak Türkleşmesine yol açacağını’ savlıyor. Böyle bir söylemin gerçeklerden uzak olduğunu savlayanın da bildiğine inanıyoruz. Diko’nun başındaki Nikolas Papadopulos ise, ‘Şubat ayındaki seçimde Kıbrıs sorununun çözümünün hangisi olacağına ve hangi çözümü istediğimize karar vereceğiz. Anastasiyadis ve Akel’in federasyon çözümü konusunda ortaya koydukları sahte ikileme karşın kendilerinin gerçek ikilemi, yani yeni ödünler mi yoksa yeni bir strateji mi ikilemini ortaya koyduklarını… İlk günden itibaren garantilerin kalkmadığı ve son Türk askerinin gitmediği bir çözümün söz konusu olamayacağını” savlıyordu. Son yapılan ziyaret sonrasında Yunanistan’da yaşananların da tıpkısının aynısı olduğunu söylemeye bile gerek duymuyoruz.
Diko’nun Ermeni kökenli eski Başkanı Marios Karoyan ise BM Güvenlik Konseyi’nin kabul edebileceği gerçekçi başka bir çözüm önerisi sunmalarını istiyor. Diğer Rum siyasilerde iğnesi kırılmış plak gibi benzer sözleri yineliyorlar. Bu kafa yapısında olan Yunanistan ve Kıbrıs Rum yöneticilerinden kim olurlarsa hangi görüşü savunuyorlarsa savunsunlar barışa ilişkin adım atmalarının beklenilmemesi gerektiğinin altını çiziyoruz. İleriye yönelik bir umut ışığının da olmadığı gerçeğini de yaşıyoruz.
Karşımızdakilerin düşünce yapılarının değişmesini beklerken tam bir kara gülmece örneğini de yaşıyoruz. 1955 – 59 =onlara göre= bağımsızlık mücadelesi sırasında İngiliz askerleri tarafından işkence ve tecavüz gören 35 adet Eoka’cının yargı yoluyla İngiliz Hükümetinden tazminat istedikleri Rum basınında yer alıyor. Bu isteğe karşın yargılamanın İngiliz Hukukuna göre mi yoksa Kıbrıs Hukukuna göre mi yapılması konusunda uzlaşının sağlanamadığı belirtiliyor.
Davacılar arasında iki kadının da bulunduğu ve bu kadınlara İngiliz Ordusu subayları tarafından tecavüz edildiği belirtiliyor. İngiliz Guardian gazetesine açıklamada bulunan Veteran Eoka’cılar Derneği Başkanı Thasos Sofokleus, İngiltere’ye karşı olmadıklarını söylüyor. “Ne oldu ise siyasi nedenlerle olmuştur. Çünkü kendilerinin bağımsızlık ve Enosis için mücadele ettiklerini” belirtiyordu. Yaşadığı işkenceler nedeniyle işitme sorunu yaşadığını ekliyordu. İngiltere’ye karşı silahlı ayaklanma yaptıktan sonra şimdi de dönüp tazminat istiyorlar. Aziz Nesin’lik bir olayla karşı karşıyayız.
Yunanistan ile karşımızdakiler tıpkısının aynısı stratejiyi izlerlerken bizlerinde fazla zaman yitirmeden Ulusal Konseyi kurmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…