33 yıllık KKTC bağımsız, egemen devletinin tüm sorunları nasıl biter? İç ve dış sorunlar içinde yaşayan herhangi bir devletin sorunları hiç biter mi? Bu demokratik ülkelerde tabii ki sorunlar bitmez. Ancak, bahsi geçen bu yabancı devletlerin bir büyük avantajı vardır. Uluslararası toplum tarafından tanınmış olmaları ve tüm uluslararası örgütlere üye olmaları. Böyle olunca bu yabancı devletler, tanınan devletler olarak ve tanınmanın verdiği avantajları kullanarak, uluslararası toplum içinde yer alırken, sorunlarını legal bir biçimde uluslararası ilişkileri içine alan uluslararası örgütler çerçevesi içinde çözebilmektedirler. Demokratik düzenler içinde yaşayan dünya devletleri, bugün çok gelişmiş, hatta sınırlarını aşmış uluslararası  ilişkiler  sistemi içinde şu veya bu şekilde politik, ekonomik sorunlarını aşma veya çözme yoluna girme şansına sahip olabilmektedirler. Her devlet uluslararası toplumun resmen tanınan bir parçasıdır. Sorunları da, tanınmışlığın verdiği avantajlar çerçevesi içinde değerlendirilmektedir. Bu tanınma düzeni içinde her türlü sorunu çözmek veya en azından bu yola girilmesini sağlamak olasıdır.

İşte, 33 yıllık bağımsız, egemen KKTC Devletinin en büyük sorunu tanınmışlığın dışında kalmasından kaynaklanmaktadır. KKTC Devletinin tüm sorunlarını çözmek ancak Devletin resmen tanınması ile gerçekleşecektir. Dünya devletleri tarafından tanınan bir KKTCnin apayrı bir sorumluluk üstleneceği de aşikardır. Bu sorumluluklar, tanınan her devletin Uluslararası Hukuk çerçevesi içinde üstlendiği sorumluluklardır. Sorunları çözmek KKTCnin tanınması ile gerçekleşecektir. “Kıbrıs Sorunu”na “çözüm” bulmak için devam eden müzakerelerle değil... Bu bağlamda, KKTCyi resmen tanıyan ve yılla rboyu büyük yatırımlarla, büyük destekle devletin varolmasına  büyük katkı koyan Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden güçlü ilişkilerin önemi büyüktür. Bu ilişkilerin daha da güçlü bir biçimde devam etmesi, hem KKTCnin dünya tarafından resmen tanınması açısından, hem de KKTCnin iç sorunlarının çözümlenmesi bakımından hayati önem taşımaktadır. Tabii ki KKTC Devleti, kendi evini düzene koyarak, Türkiye ile devam eden ilişkilerini sağlam bir zemine oturtmalıdır.

Tanınmanın, KKTCnin tüm sorunlarına çözümler bulunmasında başrol oynayacağını vurgulamak gerekir. “Kıbrıs Sorunu”  müzakereleri ile KKTCnin resmen tanınmasını gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu müzakereler eğer sonuçlanırsa (ki umudumuz bu müzakerelerin en erken bir zamanda bitmesidir.) KKTC halkı, KKTC Devletinin ortadan kalkması ile, “kurucu devlet” diye adlandırılan mahalli bir idare ile, Rumların Kıbrıs Cumhuriyetinin “federal Kıbrıs Cumhuriyeti”ne dönüşmesi içinde yer alan bir “toplum” olmaya mahkum edilecektir... Ve o zaman, “hey presto”..., Kıbrıs Türkleri de ABye girmiş sayılacaktır. Böyle bir çözümün 33 yıllık bağımsız, egemen KKTC Devletinin tanınması ile yakından uzaktan hiç bir ilgisi yoktur.

 

Bizim en zayıf noktamız ve en önemli sorunumuz, resmen tanınma girişimlerini halâ gündeme getirmemekten kaynaklanmaktadır. Tanınma gerçekleştiğinde, KKTCnin tüm iç ve dış sorunlarını çözmek mümkün olabilecektir. Yoksa, karşıt görüşlü siyasi partiler, örgütler, sendikalar vsnin bitmek bilmeyen kavgaları, KKTC  Devleti ve halkını Rumların çok istediği ve politikalarını başarıyla sonuçlandıracak “federal sistem”e doğru itmeye devam edecektir. Unutulmamalı ki tanınma KKTCnin tüm sorunlarını çözecek tek yoldur.