Türkiye 100’ncü yılını arkasında bırakırken, ilk insanlı uzay aracını da 17 Ocağı, 18 Ocağa bağlayan gecede havaya fırlatacak. Bu Türk insanının bilim ve teknoloji açısında itibarlı ve onurlu bir olay.
Türk insanı, bir kez daha başarılarını bütün dünyaya göstermiş olacak.
Türk tarihine “Türkiye’nin ilk insanlı uzay aracı astronotu Alper Gezeravcı isimli şahıstır” ibaresi yazılacak.
Bu Türkiye için bir dönüm noktasıdır ve çok da önemlidir.
Hatırladığım kadarı ile tarihe imzasını atan ilk insan, Rus astronot Yuri Gagarin’di. Gagarin’in uzaya çıkması ve hava boşluğunda yürümesi çok büyük bir olay olmuştu.
Aya ilk yolculuğunu 20 Temmuz 1969 tarihinde akşam saat 18.18’de yapanlar da, Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve David Scott’tu.
Aya ilk ayak basan Neil Armstrong çıkışını şöyle yorumlamıştı ayın yüzeyinde yürüyünce.
“Atılan bu adım, küçük ama insanlık için çok büyük bir adım” ifadesini kullanmıştı. Gerçekten de insanlar için çok küçük bir adım ama, insanlık için çok büyük bir adımdı.
Türk uzay yolculuğu için Türkiye Sanayi ve Teknoloji bakanı Mehmet Fatih Kacır, şunları söyledi:
“Bu tarihi görev, Türkiye’nin uzay bilimi çalışmalarında önemli bir kilometre taşı olmanın yanı sıra, gelecek nesilleer için de büyük bir ilham kaynağı olacak.”
Bakan Mehmet Fatih çok önemli bir noktaya parmak bastı.
Gelecek nesiller için ilham kaynağı...
Uzay ve gök bilimi, birçok genç için bir merak dalıdır esasıda. Gökteki yıldızları izlemek, ayın yüzeyindeki dağları tepeleri daha yakından görmek ve devasa dürbünlerle hayatlarını renklendirmek çok önemlidir.
Herşey meraktan biter.
Uzay bilimine gönül verenler bilmelidirler ki, artık kendi ülkelerinde yetişmiş elemanlara ihtiyaç olacaktır. O nedenle bu işe merak salanlar, çok geniş araştırmalara girerler.
Mesela eğitim aşamasıında astronotların havası alınmış bir ortamda boşlukta yürümeleri ve o boşlukta dengesiz bir şekilde inip çıkmaları gerçekten ilginçtir.
17 Ocak akşamı uzaya fırlatılacak mekiğin astronotunun uçmazdan önde 13 deney yağtığı anlaşılıyor.
Türkiye’nin İlk İnsanlı Uzay Misyonu kapsamında astronot Gezeravcı, fırlatmanın ardından Uluslarası Uzay Stasyonu’da 14 gün kalacağını ve 13 farklı bilimsel deneye imza atacağını ifade ediyor. Bunun yanında Tuz Gölünde endemik olarak yetişen Schrenkiella Parvula bitkisinin uzay ortamında verdiği tepkileri araştıracak.
Uluslararası Uzay stasyonu’nda gerçekleştirilecek deneyle, Tuz Gölü’nün tuzlu ortamına dayanan bitkinin, yüksek tuzluluğa karşı gösterdiği tolerans ve mikro yerçekimi arasındaki etkileşim gözlenecek.
Bu çalışma ve uzay yolculuğu, bana taş vevrini, tunç devrini ve diğer devirlerini hatırlattı. İlk insanın ihtiyaç duyduğu keski aletleri, hem ihtiyaçtan, hem de meraktan meydana gelmiştir.
İnsanlar evrimleşirken daha pek çok icada imza attı.
En basiti televizyonlarımız... Arabalarımız, uçak ve vapurlarımız, savaş silahlarımız, mutfaklarda kullandığımız elektronik araç gereçlerimiz tümden merak ve çağdaşlaşan insanoğlunun yaratıcılığı ile hayat buldu.
Petrolün keşfi, petrol uğruna verilen savaşlar, şimdilerde icad edilen elektrikli arabalar, elektrik ve aydınlanma, tümden insanoğlunun merak ve ihtiyacından doğmuştur.
Yıllar önce bir uzay filmi vardı. Dört gözle o uzay filmini izlerdik.
Bir de insanın ışınlanması var...
Uzayın boşluklarında kim bilir kaç gelişmiş yıldız ve hayat var. Bu merakımızı gidermek, gerçekten ilginçtir.
Bazen soruyorum kendime.
Dünya ve canlılar nasıl var oldular? Nasıl ürediler. Duyguları ve dürtülerinin verdiği zevkler nasıl şekillendi bedenlerinde? Bütün kainatın var oluşu ilginç ve merak konusu değil mi?
Yani çok büyük bir güç.... Hem de insanlığın çözemediği bir güç.
Neticede gelinen nokta, Türkiye’nin bütün felaketlere rağmen uzay yolculuğuna başlaması ve bizim gururumuz...