Kıbrıslı Türkler’in “sağ” siyasetinde hep “zik-zak”lar çizmiş, bir gün söylediğini ertesi gün inkar etmiş, partisi UBP içinde hep “trabıl” olmuş bir siyasetçidir Tahsin Ertuğruloğlu…
Dışişlerinde memur iken, “Müdür” olması için bile kıdemi yetmezken, Eroğlu’nun “Müsteşar” yaptığıbir “Bulunmaz Hint kumaşı”dır…
Tam 15 yıl Eroğlu’nun en yakınındaydı… Derviş Bey’in evine girip çıkıyordu… “Eroğlu’nun Prensi” diyorlardı kendisine…
Ansızın kanlı bıçaklı oldular… Derviş Bey’i “Hanedanlık” kurmakla suçladı…
Ağza alınmayacak hakaretlerle ve tam bir “mahalle politikacısı” üslubu ile birbirlerine girdiler…
Derviş Bey, kendisinden sonraki Başkan olarak Salih Miroğlu’nu (merhum) işaret ettiğinde küplere bindi. Miroğlu’nu “piyon” olarak suçladı.
2008’de, Eroğlu’nun karşısında UBP’de Başkan adayı oldu, nal topladı…
2010’da, “Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkan adayımızdır” diyenUBP Parti Meclisi kararına imza attı ama imzasının mürekkebi daha kurumadan partisinin kararını tanımayarak “Bağımsız aday”lığa soyundu… UBP Parti Meclisi oybirliği ile onu üyelikten attı…
Disiplin suçu işlediği yetmezmiş gibi partisi UBP’yi mahkemeye verdi…
Eroğlu’ndan, partisinin ilçe başkanları önünde “Senden sonra Başbakan ben olacağım” diye yazılı belge talep etmesi o günlerde UBP’de fırtınalar yaratmıştı.
Eroğlu’na ve UBP’ye inat, girdiği 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de nal topladı. Arkasından “Demokrasi ve Güven Partisi”ni kurdu. Birkaç yıl bile yaşatamadı…
UBP’de bir ara 2 yıllığına Parti Başkanlığı da yaptı. Başarısızlığının nedeni olarak partideki delege sistemini ve Eroğlu’nun ağırlığını gösteren açıklamalar yaptı. UBP’lilere hakaret ölçüsünde eleştirilerde bulundu. Delegeleri küçümseyen açıklamaları var.
Eroğlu ile “muhabbetli” günlerinde bile, Derviş Bey’in haberi olmadan Cumhurbaşkanı Denktaş’la “gizlice” görüşmeler yaptı.
Denktaş’la da zamanında çok “sürtüşmeleri” oldu… Ancak Eroğlu ile ipleri koparma aşamasında “Denktaş’a giderek Eroğlu’na destek verdiği için özür diledi, alkollü iken aleyhine konuşmalar yaptığını belirtti ve artık kendisinin yanında yer alacağını söyledi.”
Tırnak içindeki bu ifadeler bizzat Eroğlu’nun kendi açıklamasıdır.
2004 Annan Planı sürecinde AKP’ye ve Erdoğan’a hakaretler yağdırdı… Bugün kullandığı kirli üslubuna benzer bir söylemle ağzına geleni söyledi…
2000 yılından beridir de ikide bir Akıncı’ya saldırıyor…
Siyasette kapışmadığı kişi kalmadı…
Bugün Bakanlar Kurulu’nda birlikte oturduğu Serdar Denktaş’a “Boş bir çuval” diyen de odur,Eroğlu’na “Devlet adamlığının zerresi bile yoktur” diyen de…
Gerçek şudur ki; sağ partilerimiz içinde milliyetçiliğin “envai türlü”süne rastlamak mümkün…
Ancak fanatizmin, bağnazlığın, şahinliğin “sembolü” herhalde Tahsin Ertuğruloğlu’dur…
Ancak; bunların hiçbirisi Tahsin Ertuğruloğlu’nun kirli polemikleriyle yarışamaz…
Tahsin Bey’in kulakları; ağzından çıkanları duymuyor…
Özellikle Cumhurbaşkanı’na hakaret ederek, yakışıksız sözcüklerle saldırarak, bir de “efelenerek” dünyaya meydan okuması vardır ki, siyasetimizin kalitesini yerlerde süründürüyor…
15 yıllık bürokratlığında ve daha sonra siyasette “partizanlık” dışında hiçbir elle tutulur “başarısı” yoktur…
Adam, birkaç aylığına Ulaştırma Bakanı olduğunda, Ercan’daki 11 milyon 250 bin dolarlık ihalesiz “hizmet alımı”na imza atmayı başardı…
Bu skandal ortaya çıktığında yargılanmasını ve evine kapanıp bir kenara çekilmesini beklerken “Dışişleri Bakanı” yapıldı…
Tahsin Bey’in “şahinliği”ni anlıyorum…
Saldırgan üslubunu, hakaretlerini, Cumhurbaşkanı’na saygısılığını kendi “karakterine” yoruyorum…
Bundan önceki Cumhurbaşkanları’na da aynısı yapmıştı…
Bu yüzden ciddiye alınması gerekmiyor…
Ancak; adam ayinleri yasaklıyor, kuzeyde yaşayan Rum ve Maronitlere gelen yardımlardan “vergi” almaya kalkıyor ve UBP ile DP de bu adama “çanak” tutuyor…
İşte üzerinde asıl durulması gereken konu;toplumunu rezil eden, küçük düşüren, zora sokan, itibarını zedeleyen bu icraatlarına UBP ile DP’nin destek olmasıdır…
UBP bu adama “mahkum” mı?
İngilizce bilen başka adamları yok mu?
Partisi ile sürekli kavga etmiş, mahkemelik olmuş, delegesini küçümsemiş, Başkan’ına hakaretler yağdırmış, sonra çekip giderek başka parti kurmuş, sonra yeniden geri gelmiş birinden UBP ne bekliyor Tanrı Aşkına?
Ercan skandalı ile adı “rüşvet”le birlikte anılan bir kişi, bu konuların tam da siyasi gündemde tartışılacağı sırada, insan haklarına aykırı “yasaklar”ı milliyetçiliğe bulaştırarak ortaya atıyor ve Cumhurbaşkanı’na saldırıya geçiyor… UBP ile DP de arkasını sıvazlıyor…
Kendisini yakından tanıyan bir gazetecinin yazdığı gibi tüm bunlar “seçime yönelik” olabilir mi?
Gündemi değiştirmek, Ercan hırsızlığını unutturmak amaçlı olabilir mi?
Bu kadar yıpranmış bir siyasetçi olarak Tahsin Bey’i ciddiye almıyorum gerçekten…
Ama UBP ve Özgürgün, bu adamı daha ne kadar arkadan itekleyecek, UBP’de tutacaklar, onu merak ediyorum…
Özgürgün, Eroğlu ve Denktaş’la bile kavga etmiş birinin kendisinin de kuyusunu kazacağını göremiyor mu?