“Dörtlü” koalisyon hükümetinin içinde eskiden beri “muhabbet”im olanlar var...

Aralarında dostlarım var...

Arkadaşlarım var...

Yakın dostlarım var...

Siyaseten akrabalarım da var...

Hükümetler değiştiğinde, yeni atanan bakanlara “hayırlı olsun” ziyareti yapmak gibi bir alışkanlığım hiç olmadı...

Gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında ve radyo mikrofonlarında eleştirdiğim birçok “siyasetçi” ile yemekler yedim, kahve içtim, sorunları tartıştım...

Hiçbir “bakan”ı yemeğe davet etmedim... Son kırk yılda birçok “bakan”ın ve “ikiden çok” başbakanın davetini kabul ederek, kendileri ile sohbetler yaptım...

Bu temaslarda gazetecilik yanında “iş takipçiliği” de yaptım...

Örneğin, Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi içine bir “Diyabet Hastanesi” inşa etmek için zamanın Sağlık Bakanı ile yemek yedim...

Sayın Ertuğrul Hasipoğlu, böyle bir “öneri”yi duyduğunda heyecanlandı ve “işi bitirmek üzere” hemen davet yaptı...

Aynı heyecanı Lefkoşa Belediye Başkanı Şemi Bora da taşıyordu... Buna tanık oldum... O zamanlarda belediyenin parası da vardı... Biraraya geldik ve işi kotardık...

Arkasındansüratle gerekli kararlar alındı, yeri tesbit edildi ve derhal inşaata başladık...

Yine diyabetlilerin sorunlarını “konuşalım” dediğimde, Bakan Sayın Dr. Mustafa Arabacıoğlu hemen bir yemek organize etti ve arkadaşlarımla beni davet ederek“birinci ağızdan” yaşadıklarımızı dinledi...

Randevulu sisteme geçildiğinde Sağlık Bakanı Ahmet Gulle idi. Günlerce bu konuda yazılar yazdım. Hastanede yaşanan rezillikleri anlattım. En az iki doktor arkadaşım bana darıldı. Sağda solda laflar ettiler. Bir gün Sayın Bakan aradı... “Gelin konuşalım” dedi... Gittim, Sayın Bakan’a gözlemlerimi aktardım... Dikkatle dinledi, notlar aldı...

Lefkoşa’da Sanayi Bölgesi’nin girişine derme çatma barakadan bir lokanta inşa edilmeye başlandığında, hemen tüm bakanlara fotoğraflı protesto mesajları yolladım. Yalnızca Atay Ahmet Raşit geri döndü.  Yakından ilgilendi ve izinsiz inşaatı önledi...

Diyabetlilerin insülin sıkıntısı artık dayanılmaz duruma geldiğinde, pratik önerilerle birlikte Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Kaşif’e bizzat elden bir mektup vermiştim. “Düğün davetiyesi” dağıttığımı zannetti. Neredeyse çıkarıpdüğünde takacağı parayı oracıkta verecekti... Lütfedip hiçbir soruna el atmadı, ilgilenmedi, yanıt bile vermedi...

Bundan bir yıl kadar önce, Lefkoşa Fuar Alanı, hapishane gibi dikenli tellerle çevrildiğinde aradığım Bakan Sunat Atun da, çok “ilgili” davranmıştı ama sonuç sıfır... Teller hâlâ yerinde duruyor ve “gelinlik kız” gibi kocaman boş alan “korunurken” etrafında oluşan trafikte insanlar birbirini yiyor...

Kısacası; Ertuğrul Hasipoğlu gibi, iş bitirenini de gördük, Ahmet Kaşif gibi umusamaz olanını da...

Ahmet Gulle gibi not alıp oracıkta bırakanını da gördük, Sunat Atun gibi ilgilenip sonuç almayanını da...

“Dörtlü” kurulunca, farklı bir yol izleyeyim dedim...

Dostum, arkadaşım, akrabam olmayan, bugüne kadar hiç iletişim kurmadığım bir “Bakan”ın sekreterini aradım ve randevu talep ettim. Bunu ilk kez yapacaktım...

On gün kadar sonra randevu verilince, elimde bir yığın notla “makam”ına gittim...

-Sayın Bakan dedim... Bir yurttaş olarak rahatsız olduğum bir yığın konu var. Bunları size önerilerim ile birlikte aktarmak istiyorum. Hepsi de küçük şeyler. Yapabileceğinizi umuyorum... Ne kadar süremiz var?

-25 dakika dedi Sayın Bakan...

Notlarım çok fazlaydı... Çabuk çabuk okumaya başladım...

Bir ara yanına kağıtları çekti, kalemini hazıladı, not alacak sandım ama yapmadı...

İlgisizdi... Beni dinledi ama inandırıcı saygılı bakışlar yerine, bu adam da kim oluyor, bir an önce bitirsin gitsin havası vardı...

Yirmibeş dakika dolunca, kestim ve teşekkür ederek ayrıldım...

Boşu boşuna zamanımı öldürdüm, hiç yapmadığım bir şey yaptım ve moralimi bozacak bir gereksiz işe kalkıştım...

“Herkesin herşeyi bildiği” bir ülkede trilyonları “al idare et” dediğimiz Bakan Bey bana hiç güven vermedi...

Gittiğime, gideceğime bin pişman oldum... Kabinede “tanımadığım” bir iki isimden biri olan bu Sayın Bakan birkaç gün sonra bir açıklaması ile daha da gözümden düştü...

“Dörtlü”de çok iş beklediğimiz bir bakanlığa atanacak kişiyi belirlerken gösterilen “özensizlik” bu Hükümeti kuran parti başkanları için hiç de iyi bir not değildir.