Gazetenin birinci sayfasında bir başlık:
“Kırmızı ışıkta durmadı, ölüme neden oldu…”
Sayfayı çeviriyorum, ikinci sayfada bir başka başlık:
“Paketçi genç hafif yaralandı…”
Üçüncü sayfaya bakıyorum:
“18 yaşındaki Filistinli öğrenci hayatını kaybetti…”
Sayfayı çeviriyorum:
“Okul otobüsü UKÜ kampüsü içinde 23 yaşındaki Seda’yı ağır yaraladı…”
Sayfayı bir daha çeviriyorum:
“Beton bariyere çakıldı…”
Bir sayfa daha çeviriyorum:
“Yüz yüze çarpıştılar…”
Sayfa sekize geldim…
“Elektrik direğini biçti…”
Karşı sayfaya bakıyorum… Bir kocaman başlık daha:
“Kamyonun sıkıştırdığı araba, TIR’a çarptı…”
Sayfa 10’a geldim, trafik haberleri sürüyor…
“15 araç trafikten men edildi…”
Bir ülkenin bir gazetesinin ilk on sayfası “trafik kazaları”na ayrılıyorsa, bu bir “imdat” değil mi?
İnsan hayatının hiçe sayıldığına ilişkin bir “kırmızı alarm” değil mi bu?
Bu ülkenin sokaklarının ve caddelerinin artık bu “yükü” kaldıramadığını yöneticiler görmüyor mu?
Artık “Üniversite öğrenci sayısı 100 bini aştı” dediklerinde, bunun “kara haber”den başka bir çağrışım yapmadığını anlamıyorlar mı?
Öğrenci sayısının artması; daha çok trafik kurbanı, daha çok ev kazası, daha çok iş kazası demektir…
Her ay ortalama bir Nijeryalı ölüyor bu ülkede… Ortalama iki öğrenci araç altında eziliyor… Ortalama iki işçi yüksekten düşerek feci biçimde can veriyor…
Bu gençler; ta Nijerya’dan, Filistin’den, Türkiye’den buraya bir öğrenci otobüsünün, bir içkili zengin züppenin, bir şımarık şarlatanın aracının altında can versinler diye gelmiyorlar…
Bu gençlere reva görülen “eziyet”ten utanç duymamız gerekiyor…
Yurt furyasından, kiralık ev rezilliğinden, olmayan yaya geçitlerinden, ölüm tuzağı gibi kaldırımlardan, kırık dökük otobüs duraklarından, utanç duymamız gerekiyor…
Geçen akşam Polis; Lefkoşa’da üç saatte 1428 aracı kontrol etmiş, 272 araç sürücüsünün suç işlediği belirlenmiş.
Bu ne demek?
Yoldaki her beş araç sürücüsünden biri suç işliyor…
Her beş araçtan birinin sürücüsü her an size çarpabilir, demek…
“Üniversiteler ülkesi olacağız” derken, “yabancı gençler mezarlığı”na dönüşüyoruz…
Sokaklardaki bu “ölüm”leri araştıracak, sert önlemler, cezalar örgütleyecek, ZET rezilliğini durduracak, özellikle araba ithalatçılarının ve galericilerin siyasi “ayrıcalığını” yıkacak bir parti var mı?
Sokaklardaki “trafik cinayetleri”nin “üniversite ülkesi olma” iddiasına vurduğu darbeyi ciddiye alacak bir parti var mı?
Ne yazıktı ki YOK…
4 ESKİ MERHUM POLİTİKACIYA "ANIT MEZAR"
Sokaklardaki bu “cinayetler”e çözüm bulmak, elbette partiler düzeninde “karşılığı” olmayan bir uğraştır…
Oysa bizim politikacılarımız “süratle” oya dönüşecek icraatlar peşinde…
Örneğin köy köy gezip “kırsal kesim arsası” dağıtmak…
Milliyetçi duyarlığı yüksek kesimlere “Altın suyunda madalya” dağıtmak…
Şimdiki iki sağ partinin “yarıştığı” popülizm alanları bunlar…
Ancak geçen gün açıklanan bir başka “popülizm” girişimi vardır ki, ortalığı karıştırmaya adaydır…
Neymiş?
Devlet büyüklerine anıt mezar yaptırılacakmış…
Kim bu “devlet büyükleri”
Oğuz Ramadan Korhan, Nejat Konuk, Ahmet Yusuf Atamsoy ve Vehbi Zeki Serter…
Bu iş, kimin aklından çıktı, ne zaman pişirildi, neden bu dört kişi seçildi; bunların tümü “muamma…”
Öncelikle bu merhum politikacıların “saygıdeğer” kişiliklerine bir diyeceğimiz yok, bunun altını çizelim…
Bu girişim gerçekten tam bir “cehalet” örneğidir…
Eğer, ciddi biçimde “Devlet büyükleri”ne vefa gösterilecekse, bunun önce bir yasası hazırlanır, kıstaslar konur, ciddi tarafsız ve bilimsel bir çalışma yapılır, kimseye haksızlık yapılmaması için kılı kırk yaran bir titizlikle ve şeffaf biçimde bu iş yapılır…
“Devlet adamı” ciddi bir payedir…
“Lider” ondan da ciddi bir payedir…
Sıradan bir politikacı, bu “paye”leri birilerine yakıştırıp, devletin parasını da böylesine bir “ayrıcalık” için kullanamaz.
Aniden “devlet”in kasasından 266 bin TL harcayarak ve cımbızla seçilen 4 kişiye “liderlik” payesi verilerek onlar için “anıt mezar” yapmak, gayrıciddi bir girişimdir, toplumda ciddi şikâyetlere neden olmaya adaydır ve “vefa” değil, bu halka emeği geçmiş birçok insana “vefasızlık” yapmaktan başka bir şey değildir…
Bu kişilere gelene kadar, bu toplumda, gerçekten “liderlik” yapmış, vefayı hak eden insanlar vardır…
Necati Özkan, Osman Örek, Burhan Nalbantoğlu, Ziya Rızkı, Mithat Berberoğlu, İsmet Kotak ve daha niceleri…
Topluma hizmet etmiş bu merhum insanlar ve daha niceleri varken, cımbızla dört kişiyi seçmek kimin aklından çıkmışsa, o akılda ciddi bir “arıza” vardır…
Bu dört kişi, UBP için “önemli hizmetler” yapmış olabilirler, ama “devlet”in kasasından para harcayarak “anıt mezar” yapmak ciddi bir iştir, her aklına esenin yapabileceği bir iş değildir…
Bu kadarcık hassasiyeti bile göstermekten aciz mi bu işi kotaranlar?
Bu konuya derhal müdahale edilmeli ve siyasi popülizme geçit verilmemelidir…
Eminim ki bu gelinen noktada yaratılacak tartışmalarla, bu dört kişiye de haksızlık yapılacaktır…
Bu işi yüzüne gözüne bulaştıranlar birazcık utanmalıdırlar…