Bizim hoyrat milliyetçiler, son günlerde iki kişiyi yere göğe sığdıramıyorlar…
Biri; Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Alivey…
Öteki; İngiltere dışişleri eski bakanı Jack Straw…
Bu iki “dost şahsiyet” bizim “iki devletçi” ayrılıkçı hayal tacirlerinin yüzlerine azıcık su serpince, gök gürültülü yağmur yağıyor sandılar, yerlerinde duramadılar…
Zil takıp oynadılar…
Aliyev; "Bakan, burada gözlemci olarak ama aynı zamanda kendi ülkesinin bayrağıyla temsil ediliyor. Etkinliğimizde elbette KKTC bayrağı dalgalanmalıdır ve dalgalanacaktır.” demiş…
Azerbaycan’ın “KKTC’nin tanınması” konusunda hiçbir zaman “net” bir tavrı olmadı…
İlham Aliyev; gönlünde “Kıbrıslı Türk kardeşlerine” kocaman bir sevgi beslese de, kendi devletini zora sokmadı, AB ile imza attığı mutabakatlara sadık kaldı, BM ile kavga etmek istemedi…
Ama artık belli ki “Erdoğan’ın yüce hatırına” zaman zaman bizimkilerin “ruhunu okşamayı” deneyecek…
Erdoğan’ın yaptığı da bundan ibaret değil mi zaten?
Geçen Eylül ayında, BM Genel Kurul kürsüsünden topu 180 devletin kucağına attı…
“KKTC’yi tanıyın” dedi…
Ne oldu?
Bir Tanrı’nın kulu bile bu çağrıya “evet” demedi…
Ama, bizim yerel mahalle siyasetçileri, dünyada zerre kadar “hükmü” olmayan bu konuşmayı, Kuran-ı Kerim ayeti gibi yıl boyunca dillerinden düşürmediler…
Hamaset yapmak için ondan beslendiler…
Hoyrat milliyetçilik propagandasında ondan nemalandılar…
“Algı operasyonları”nda fıcırını çıkardılar…
O konuşmayı bayraklaştırdılar, resmi törenlerin sloganı haline getirdiler, Erdoğan’a dalkavukluk yapmak için sabah akşam kullandılar…
Sonuç?
Tabii ki kocaman bir sıfır…
Hiçbir devlet başkanından “çıt” yok…
İlham Aliyev’den ise sadece “bir parmacık bal…”
Kıbrıslı Türklerin varlığının, orada burada bu biçimde sembollerle “sulandırılması” iç politikada milliyetçi damara yatırım yapılmasından başka bir işe yaramıyor…
Öte yandan, İngiliz eski bakan Jack Strow da, “iki devlet” rüyasında olanlara bir göz kırptı…
Politiko’daki makalesinden orayı burayı kırparak “yandaş” medyada kullandılar… Tatar’ın ağzına sakız olacak bir propaganda malzemesi ürettiler…
Oysa adamın dediği şu: “Birleşik bir ada için yeni bir anayasa müzakere sürecinin bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanması halinde, uluslararası toplum kendisini iki devletli çözüme odaklamalı…”
Straw, Tatar’ın dediği gibi “önce eşit uluslararası statü” tanınsın, sonra masaya oturalım” demiyor…
Birleşme masası kurulsun, son bir defa daha denensin, olmazsa iki devlet düşünülsün diyor…
Straw, zaten “kadife ayrılığı” savunan bir siyasetçi…
Çek ve Slovakya diye ayrılan Çekoslovakya’yı da hep örnek gösteriyor…
Ancak onun derdi; Rusya ile “sıkı fıkı” olduğunu iddia ettiği Rum tarafını bir güzel tertiplemek…
Hatta makalesine, bir Kıbrıslı şirketin (Ermira) Putin’in iki kızına Moskova yakınlarında iki super villa satın aldığını yazarak giriş yaptı.
Gerek Aliyev’in, gerekse Straw’un bu basit “serinletici” çıkışları, Kıbrıslı Türklerin asıl istediği, talep ettiği şeyler değildir…
Bunlar “tanınma” değil…
Zaten “tanınma” da bir başına, Kıbrıs sorununu çözmez, çözemez…
İşte Kosova…
İşte Filistin…
Her ikisi de yüzün üzerinde devlet tarafından tanınıyor…
Ama “devlet” olabildiler mi? Hayır…
Bir gerçek daha var…
Dünyada “tanınmayan” devletçik üretmede tanınmış bir isim var: Rusya Devlet Başkanı Putin…
Gürcistan’dan koparıp “bağımsızlıklarını” ilan ettirdiği iki devletçik var…
Abkhazia ve Güney Ossetya…
Ukrayna’dan koparıp “ayrı devlet” olarak egemenliklerini ilan eden ve geçen yıl her ikisini de ilhak ettiğini açıkladığı başka iki devletçiği daha var…
DPR ( Donetsk Halk Cumhuriyeti) ile LPR (Luhansk Halk Cumhuriyeti)
Kabul etmek gerekir ki Putin, bu “tanıtma” işinde bizim “iki devletçi”lerin çok daha ilerisinde…
En azından dünyada kendine “yandaş” devletlerin desteğini sağlamış…
Venezuella, Nikaragua, Arjantin, Küba, Suriye gibi ülkeler Putin’in “devletçik”leriyle ilişkiler kurmuşlar, bağımsızlıklarını tanımışlar…
Bizimkiler ise “Türkiye’nin dostları”nın kıpırdamasını bekliyor ama bu mümkün değil…
Çünkü; bu konuda tüm ülkeleri bağlayıcı “KKTC’yi tanımayacaksınız” diyen BM Güvenlik Konseyi kararları var…
Kısacası; Erdoğan’ın eli, Putin kadar güçlü değil…
Ha, ne yaptı Putin geçen yıl?
“Tanımazsanız “ilhak ederim” dedi…
Dediğini de yaptı…
Dünya Gürcistan’ın, Ukrayna’nın “toprak bütünlüğü”nü tanısa da, bu devletçiklerin kurulduğu toprakları “işgal edilmiş bölge” olarak tanımlasa da, Putin’in umurunda değil…
Azerbaycan’a gelince… Onun da başında “Nagorno Karabağ Cumhuriyeti” meselesi var…
Bu yüzden “Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tanıyorum” demekten başka çaresi yok…
Baksanıza, Rum tarafı derhal AB’yi devreye soktu. Aliyev’in kulağını çekmeleri an meselesi…
Bu yüzden Aliyev, bizim masa üstü bayracığımızı görünce “varsın o da dalgalansın” dediğinde, heyecanlanmaya, zil takıp oynamaya, “tanınıyoruz” diye hoplamaya hiç ama hiç gerek yok…