GKRY eski başkanlarından Vasiliu’nun , Rum tarafının AB üyeliğini nasıl elde ettiğine dair yaptığı itiraflar Rum uzlaşmazlığının önemli olan bir kanıtı olması açısından çok önemlidir. İtiraflarında Vasiliu: “Dönemin GKRY Başkanı Papadopulos, Rum tarafının Annan planını kabul edeceğine dair AB ile BM’e güvence verdi. Bunun karşılığında Rum tarafı AB üyeliğini elde etti. Ama ne var ki Papoadopulus AB üyeliğini imzaladıktan hemen sonra Annan planına karşı “hayır” kampanyası başlattı” diyor. Bunun açıkçası Rum tarafı , tüm dünyayı ve dostlarını aldatmıştır.
AKEL de o dönemde yanlış yaptı. Referanduma sayılı günler kala AKEL’in tavır değiştirmesine de Vasiliu getirdiği açıklamada: Referandum öncesi, Papadopulos, AKEL Genel Sekreteri Hristofyas ile yaptığı görüşmede Hristofyas’a görüşmede hükümette kalamazsınız” dediği dile getirmiştir. Netice ortada Kıbrıs Türk halkı kandırılmıştı!...
Annan Planı referandumundan kısa bir süre önce sayın Ümit Sezgin (NTV MSNNBC yazarı) , 20.04.2004 tarihli “AB ve Türkiye’yi Bekleyen Tehlike” başlıklı yazısında: Türkler ‘evet’ , Rumlar ‘hayır’ derse Türkiye’yi ve AB’yi ciddi riskler bekliyor…. Rumların planı ana hatlarıyla belli ….25 Nisan sabahından itibaren Türklerle beraber yaşamak istediklerini, ancak bunun için bir plan’ın yeniden ele alınması gerektiğini dile getirecekler… Yeni bir planla yeni bir referanduma hazır olduklarını açıklayacaklar….
Tabii Türk tarafının bu isteğe ‘evet’ demesi düşünülemez bile…. Çünkü yeni görüşme demek, yeni tavizler demek…Türkiye ve KKTC şiddetle direnip karşı atağa geçecek …. Görünen o ki , AB hem Rum-Yunan, hem de Türkiye-KKTC kesimlerinden gelecek ikili baskı karşısında kalacak….
Annan’ın hassas dengeleri gözeterek hazırladığı bir planda uzlaşamayan taraflar , kendi yürütecekleri görüşmelerde değil 9 bin sayfa, 9 satırlık bir planda bile uzlaşamazlar …. AB üyesi olmuş ve Birliği arkasına almış Rum kesiminin Türk tarafına taviz vermesi tahayyül bile edilemezdi…. Bu nedenle Türkiye ve KKTC’nin referandumdan ‘evet’, ‘hayır’ çıkması durumunda yeni bir müzakere sürecini engellemesi için de AB üzerinde ciddi baskılar yapması gerekiyordu….
Rum tarafını tek başına adayı temsilen üye üyeliğe alarak çok temel bir hata yapan AB’nin , yine Rumların tuzağına düşerek ikinci bir büyük hata yapmaması ve adil olmayacak bir müzakere sürecini başlatmaması gerekiyor…” diyordu. Sayın Ümit Sezgin , Kıbrıs Türk halkını ve anavatanımız Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri ne kadar da doğru teşhis etmiş!….
Ama biz ne yaptık ? Rumlarla ortak bir devlet kurmak mecburiyetinde olmadığımız halde bir süre sonra yeniden görüşme masasına oturduk ve bugünlere geldik. Kıbrıs Türk halkı evet derse, ambargolar kalkacak , uçakların biri inecek diğeri kalkacak, gemilerin biri gidecek diğeri gelecek , Türk tarafı ödüllendirilecekti... Hani nerde kaldı verilen bu sözler!..
Kıbrıs Türk halkı, AB’den ve de anavatanımız Türkiye’den gelen telkinlerle 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumunda ‘evet’ demişti.. Türklere verilen vaatler vardı, Türkler ‘evet, Rumlar ‘hayır’ derse Türklere yapılan ambargolar ve izolasyonlar kaldırılacak, hatta KKTC tanınacak diye sözler verilmişti. Ancak verilen sözler 13 yıldan beri yerine getirilmedi!..
Annan Planı, özü ve ruhu itibarıyla Kıbrıs Türk halkının beklentilerini karşılamıyor ve Rum-Yunan ikilisinin hedeflerini yeni bir hukuki ve siyasi zemine oturturken Kıbrıs Türk Halkının olmazsa olmazı ve vazgeçilmezi olan ve varlığının temeli olan egemenlik hakkına, siyasi eşitlik ve self-determinasyon haklarına yer verilmiyordu.. Annan Planında ortaya konulan bu yaklaşım ile Kıbrıs Türk halkı , “halk” olma haklarını kaybediyordu. Annan Planı ile Kıbrıs Türk Halkının olmazsa olmazı olan iki kesimlilik ortadan kaldırılıyordu… Annan Planı ile gelecek siyasi çözümde, Kıbrıs’ta iki halkın varlığından söz edilmiyordu!..
Şimdilerde ise son 2 yıldan beri verilen tavizlerle Annan Planından da daha gerilere gidildi. Görüşme süreci ile ilgili olarak 19 Nisan’da yapmış olduğu açıklamada göreve geldiği tarihten itibaren, iki yıllık müzakere sürecinde pek çok noktada uzlaşma sağladıklarını Kaydeden sayın Akıncı, Kıbrıslı Türklerin bu süreçte ciddi adımlar attığını belirtiyor. Bu da mevcut görüşme sürecinde ciddi tavizler verdiğimizin açık ifadesi değil de nedir?
Sayın Akıncı, görüşmelerde bir çerçeve anlaşmasına varmak için Mayıs, Haziran ayları çok önemlidir diyor. Kıbrıs Türk halkına Kıbrıs’ta yaşama hakkı tanımayan Rum liderliği ile daha neyi görüşeceğiz, işte bunu da anlamış değiliz!..
Kıbrıs Türk halkı olarak, Annan Planı referandumunda Rum tarafında ‘hayır’ oyu kullanılmasında önemli rolleri olan AKEL lideri Hristofyas’ın, Rum Ortodoks Kilisesine ve de Rum lideri Papadopulos’a teşekkür borçluyuz!…
KKTC “uluslararası hukuk”a göre tanınma hakkı olan yasal bir devlet iken daha neyi bekliyoruz!….