İlk darbe milliyetimize indirildi. Asırlarca ‘Türk’ diye adlandırılan bizler,  ansızın ‘Müslüman’ olduk.! Bu isim değiştirme sıralarında ‘Türk Lisesi’ de unutulmamış avlusunda tuğlalarla yazılı olan ‘Türk Lisesi’ kazma ve küreklerle yıkılarak (1937) yerine İslam Lisesi’ çizilmiştir”. 1942  
Dr. Fazıl KÜÇÜK  
DİYASPORA Ermenileri yılın 365 gününü soykırım türküsü çığırarak geçirirlerken Nisan ayının gelmesi ile adeta azgınlaşarak Türkiye’ye saldırılarını ileri boyutlara taşıyorlar. Yaş almış olan ve DEMANS hastası olduğu savlanan Amerikan Başkanının ağzının içine bakarak kendilerinin kutsalına dönüştürdükleri sözcüğü söylemesinden büyük mutluluk duydukları anlaşılıyor. Yalan söylemenin de bir adabı olması gerektiğini yok saymayı marifet olarak görüyorlar. İngilizlerin olmamış ve yaşanmamış olayları gerçekmiş algısı yaratan MAVİ KİTAP diye bilinen kitapta yer alan savların bilim insanlarınca yalan olduğu kanıtlanmış olmasına karşın her yıl aynı sözcüklerle sürgit ediyorlar.  
Konuyu gündeme taşırlarken uluslararası alanda müşteri bulduklarını da kaydetmek gerekiyor. İngilizlerle Fransızların tahrikleri ile Doğu Anadolu bölgesindeki halka karşı saldırarak katliam yaptılar. Osmanlı yönetimi saldırıları önlemek için gerekli önlemleri alıyordu. 24 Nisan diye kutsadıkları günde Osmanlıyı ekonomik olarak çökertmeyi amaçlıyorlardı. 1915 yılında saldırganlardan 2345 kişinin yakalanarak İstanbul’a getirilmesi üzerine 12345 Ermenin İngiliz ve Fransız yönetimine teslim edilmesi isteniyordu. Bu sayının yalan olarak ortalıklara atılmasına karşın bu teröristlerin bir kısmı İngiltere’ye diğer kısmı da Fransa’ya teslim ediliyor.  
İngiliz yönetimi teslim aldığı teröristleri Kıbrıs’ta MONARGA köyünde (şimdiki ismi BOĞAZTEPE)  hazırladıkları kampa yerleştirirken Fransa ise kendilerine teslim edilenleri Marsilya’da kurdukları kampa götürüyorlardı. Konuya ilişkin olarak geniş ayrıntıyı BİR DEMET YAŞAM kitabımda bulabilirsiniz. Bir süre beslenen Ermeni terörist saldırganlar Güney Doğu Anadolu’da saldırıya geçmelerinin sonucu gösterilen soylu direniş sonrasında, Antep’in ismi Gaziantep, Maraş’ın ismi Kahramanmaraş ve Urfa’nın isminin de Şanlıurfa olarak taçlandırdılar.  
BM Genel Yazmanı Antonio Guteress’in Kişisel Özel Temsilcisi olarak atadığı Maria Angela Holguin  Cuellar’ın bu meseleyi çözebileceği yaygın bir kanı idi. Yaptığı çalışmalar sonrasında üçlü görüşmenin gerçekleşemeyeceği gerçeği ile yüzleşti. Şimdilerde ise Garantör ülkelerin de katılımı beşli müzakere sürecini gündeme taşıyor. 60 yıldır konuya ilişkin olarak yapılmadık benzeri görüşmelerin yapıldığına tarih tanıklık etmektedir.  
Karşımızdaki unsur konuyu müzakere etmek yerine değişik alanlarda kendi lehlerine açıklamalardan medet umuyor. Son olarak AB’nin yaptığı açıklamalarının bu açıdan okunmasını gerekli kılıyor. Bu durum yerini dar olarak gören gelinin oynama baskılarına karşın sonunda “Ben oyun bilmiyorum ki” demesine benzeyerek kapalı kapılar arkasında oyun oynaması ile örtüşüyor.  
Karşımızdaki unsurun oyunları herkese anlatıldıktan sonra belki adada müzakerelerin önü açılabilir. Onlar bu tür çabaları otomatiğe bağlamış olduğu için de yaptırmayıp Türkiye ve Kıbrıs Türk yöneticileri suçlamakla yol alacaklarının hesaplarını yapıyorlar. 
Karşımızdaki unsurun çözümsüzlük önünde takoz olmasının hukuk yolu ile çözümünü ısrarla muhataplarımıza anlatmamız gerekiyor mu ne… SEVGİ ile kalınız…