“… Kıbrısın gerçeklerini bilmeyenler, tatlı sözlerinizi çok makul çok yapıcı bulabilirler. Bu bizi ilgilendirmez. Biz Kıbrıs meselesini ve bu meseleyi Türk düşmanlığına dayayarak bina etmiş olan sizleri ve Kilisedeki pederleri, Megalo İdeanızı, Akritas Planınızı bilen kişileriz. Yazılarınız ve söyledikleriniz bizi, yani çilekeş Türk halkını samimiyetinize ve iyi niyetinize inandırmalıdır. Yoksa dışa yaptığınız ve yapacağınız propagandanın faydası yoktur.” 1979

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Terör saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle onların düzenledikleri tuzaklara düşmemek gerekiyor. Onların yayınladıkları fısıltı gazetelerinin satışlarını arttırmamak bizlerin elindedir. İnsanlığın baş düşmanı olarak kabul edilmesi gereken terör olgusu dünya barışını tehdit eder bir noktaya doğru evrilmektedir. Bu güne değin gelişmekte olan ülkelerde yaşanan terör olaylarının şimdilerde gelişmiş kabul edilen ülkeleri de tehdit eder noktaya taşındığı görülmektedir. Amerikadaki öküz affederdiniz ikiz kulelere yapılan saldırı sonrasında başlatılan Haçlı Seferleri ile Yüce dinimiz hedef tahtasına oturtulmuştur. Son olarak Belçikadaki olaydan sonra benzer saldırılar için araç olarak kullanılmaktadır.

Günümüzde, Belçika Devleti diye kağıt üzerinde kayıtlı olan bir yapıdan söz edebiliriz. Ülke Valonlarla Flamanlar arasında pay edilmiş bir görüntüyü vermektedir. Lahanaları ile ünlenen Brüksel ise dünyanın başkenti olarak kabul görmektedir. Benim teröristim senin teröristin tartışmalarının gölgesinde kalan saldırı sonrasında dünya bir kez daha ayağa kalkar gibi oldu. Alınan önlemler saldırıları önlemeyi yönelik olmanın ötesinde bir görüntüyü vermektedir. Sokağa çıkma yasakları ile terörün önlenemeyeceğini bu ülkeleri yönetenlerin doğru algılamalarının zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Kaldı ki Avrupa ülkelerinin terör konusunda sabıkalı oldukları bilinen bir gerçektir.

İnsanlığın yüce değerlerini özgürlük, eşitlik ve gerektiğinde kardeşlik olarak tanımlamak olasıdır. Bu ilkelerin korunmadığı veya gerekli saygının gösterilmediği noktada ülkelerin iç savaşa doğru koşar adım gitmekte olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Terörün ucunun kendilerine dokunmadığı sürece Avrupa ülkeleri yapılan iyi niyetli uyarıları bile dikkate almamakta direniyor. Hele ki bu uyarıların Türkiyeyi yönetenler tarafından yapılmasını dikkate almadıkları bir gerçektir. Uluslararası noktaya taşınmış olan terör olgusunu önlemenin yolu karşılıklı suçlamaları bir köşeye koyup ülkeler arasındaki güvenin sağlanmasıdır. Aksi halde “benim oğlum bina okur döner döner yine okur” noktasından öteye gitme şansımız olamaz.

Avrupa göçmen sorunu konusunda da benzer tutumunu sergilemeye devam ediyor. Ülkelerindeki iç savaştan canlarını kurtararak kapılarına kadar gelenlere gerekli yardımı yapmamakta ısrar ederek yükü Türkiyenin sırtına yüklemeyi yeğliyorlar. Din ve mezhep ayrılığı nedeniyle yerlerinden edilen bu insanlar kendilerini güvende hissedecekleri ana dek kapıları zorlamaya devam edeceklerdir. Geldiğimiz noktada dönerek bina okumalarına gerek olmadığını kaydetmek istiyoruz.

Terörün tanımı nasıl yapılırsa yapılsın yalnızca yoksulların başvurduğu bir eylem türü olmanın ötesine geçmiştir. Eğitimli kişilerin de işsiz olanlar ve gelecekleri konusunda güvenceleri olmayanların da bu eylemlerin içinde olduklarına tanık oluyoruz.

Daha fazla insan kayıplarının yaşanmaması için bütün ülkelerin özgürlük, eşitlik ve gerektiğinde kardeşlik noktasında birleşmeleri gerekiyor mu ne…

 

SEVGİ ile kalınız…