Bu başlık çocukların tekerlemesi gibi oldu... Bugün arife yarın byram...
Evet... Bir Kurban bayramı daha geldi. Fakirin sofrasını zenginleştiren, ete özlemli insanlar kurban etiyle buluşuyor.
Her bayram geldiğinde şu soruyu soruyorum kendime.
“Nerde eski bayramlar?”
Her bayram arifesinde, rahmetlik annemin harıl harıl bayram tatlıları yaptığını hatırlıyorum. Oturduğumuz o kocaman evin bahçesinde iki tane devasa mersin ağacı vardı. Konu komşu mezarlığa yakınlarının kabirlerini ziyaret etmeye hazırlanırken, ilk çaldıkları kapı bizim kapımız olurdu. Kapımız, mersin ağacından mersin dalları kesmek için çalınırdı.
O kadar çok insan gelirdi ki kapımıza, nerdeyse avuçlarım ateş gibi yanardı mersin dalı kesmekten.
Annem bizi şöyle yatıştırırdı ağabeyimle.
“Oğlum mersin dalı kesmek sevaptır” derdi.
Bayram yerine cinciraklar ve atlı karıncalar kurulurdu. Cincirakçı Ahmet Dayı’nın cincirakları ile atlı karınca ve devsa sandal salıncakları bizim için olmazsa olmazlarımızdı.
Girne Kapısı kocaman bir şenliğe dönüşürdü.
Cami çıkışında da büyüklerimizin ellerini öper, bayramlıklarımızı alırdık. Sabah kahvaltımızı da annemin kavurduğu kuzu çiğeri ile yapardık.
Eski insanlar hep o ifadeyi kullanırlar.
“Nerde eski bayramlar?”
Otantik bir mekanda geçen o eski bayram günlerinin anlamı bir başkaydı.
Halk şairi Aynalı tepsisine dizdiği “Guvvet ilaçlarını” satardı. Aynalı’nn “Guvvet ilacı” dediği yemiş, tuzsuz leblebinin havanda dövülmesi ve şeker karıştırılarak satışa sunulması, bayramların eski bir adetiydi.
Akşam oldu mu, bütün Lefkoşa halkı, hatta köylerden kente gelen insanlar, bayram mekanına doluşurdu. Şamişiciler, lokmacılar, lokumcular, bulgur köfteciler ve hellimli börekler. Bir de Filistinli Arabın yaptığı felafel köfteleri şahaneydi.
Bazı insanlar bayram yerine kurulan fotoğraf stüdyosunda, hatıra resmi çekerlerdi. Bazıları da foto Yervant’ın stüdyosuna giderler ve orada resim çektirirlerdi.
“Nerde eski bayramlar?”
Şimdi çocukların ellerinde cep telefonları ve tabletler var. Çocukların mevcut olanaklardan tatmin olmadıklarını anlarız. Bir de bilgisayarlardaki oyunlar...
Zaman ne kadar değişmiş...
Eski bayramları sorgulayan insanlarımız da azaldı. Hatta Lefkoşa sokaklarında salınan eski fahişeleri bile özleriz diyebilirim.
Bir de dilsiz şekerci vardı. “Lülülü” çekerek şekerlerini satan o çınar gibi adam...
Eski muhariplerden Ahmet Rasim Efendinin göğsüne taktığı madalyaları bile hala hafızamda duruyor.
Esasında bayramlar, adı üstünde “bayram” sevinç ve muhabbet üzerine kurulmuştur. Bayramlar, küslerin barıştığı, kırgınlıkların ortadan kalktığı, muhabbetin bol olduğu önemli bir dini olaydır.
Çağ değişti dediğimizde gerçekten çağ değişmiştir. Kurban Bayramı’nda kurban kesmek dinimiz icabıdır ama, ya şimdi... Ekonomik nedenler, kurbanı da sekteye uğrattı. Tabii ki insanın içinde olan duygular ve Allah sevgisi, dostluklar ve hayaller çok önemlidir. İşte bu duygular ve bu gerçeklerle Kurban Bayramımızı idrak ederken, Filistinli kardeşlerimizin hayatını cehenneme çeviren İsrailliler’i Allah affedecek mi? O cehennemli günleri yaşayan bu insanların tek istekleri, hayatlarını kurtarmak ve bir lokma ekmek.
Yani dünyadaki acıları ve acımasızlıkları görünce insanın haline şükredesi gelir.
Herşeye rağmen Kurban Bayramınız kutlu olsun, “Nerede o eski bayramlar?” sorusunu sorarak.
Kurban Bayramınız güzel geçsin, diyorum...