Kıbrıs Barış Harekatı’nın üzerinden tam 50 yıl geçti.  Bu yıl KKTC’de yapılacak etkinlikler ve ziyaretler de çok anlamlı ve görkemli olacak.  Harekat’ın 50’nci yılı münasebetiyle Kıbrıs Şehitlerini Anma Platformu bir program düzenledi.  Bu program çerçevesinde kalablık bir gazi grubu eşleri ile Kıbrıs’a gelmiştir.
            Bu gibi ziyaretler, hep bir program ve protokol gereğince Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olmak üzere, Meclis Bakanı Zorlu Töre ve Büyükelçi Metin Feyzioğlu’na yapılır. Nitekim bu ziyaretlerde Metin Feyzioğlu gazilere ve ailelerine yaptığı konuşmada çok güçlü mesajlar vermiştir.  Bu mesajlara bir bakalım, ne demiş Büyükelçi Feyzioğlu...
            “Bugün eğer Türkiye Cumhuriyeti olarak dünyanın sayılı güçlerinden biri haline gelmişsek, sadece bölgemizde değil, dünyada Türkiye söz sahibi ise ve bu bölgede emperyal güçler kendi kendilerine oyun kuramıyorsa, sizin Kıbrıs adasında yaptığınız fedakarlıkların, yürüttüğünüz mücadelenin ve göreviniz burada sona erdikten sonra devam ettirdiğiniz faaliyetlerinizin çok büyük etkisi ve katkısı vardı.”
            Kıbrıs Barış Harekatı Gazilerine o anlamlı mesajı verdikten sonra bir de şu mesajı vermiştir, Kıbrıs’ta barış isteyenlere.  Bakınız o mesaj ne imiş...
            “Artık barış istiyoruz slognları atanların geçmiş yılları hatırlaması, Kıbrıs Türklerinin katledildiği ölüm çukurlarını görmesi ve şehitlikleri gezmesi gerekmektedir.”
            Metin Feyzioğlu bu husustaki görüşlerini dile getirirken, yerinde ve çok anlamlı bir hususa parmak basmıştır.
            Hani bir söz vardır, “Yeçmişini bilmeyen toplumlar, geleceğini kuramazlar” diye.  İşte bu güzel sözlerin arkasındaki gerçek, Metin Feyzioğlu’nun vurgu yaptığı gerçeklerdir.
            Zaman zaman gerek bizde, gerekse güneyde oluşan küçük gruplar “Birleşik Kıbrıs” martvalını söylerlerken, yaşanmışlıkları ve acıları unutuyorlar.  Hatta hatırlamak istemiyorlar.
            Şu “Birleşik Kıbrıs” teraneleri ile halka yanlış mesaj verenler kaç kişidir Allah aşkına?  Hani “sinek de küçüktür ama mide bulandırır” deriz ya, işte bu işbirlikçilerin yaptıkları da mide bulandıran sineğe benzer.
            Şimdi soruyorum!
            “Birleşik Kıbrıs” isteyenlerin kaçı bu ölüm çukurlarını gördü ve şehitliklerimizi gezip gördü.  Etkileşim yaratmak isteyen bu zümreye doğru yolu göstermek lazım.
            “Birleşik Kıbrıs”çıların bu beraberliğine elbette ki Rum tarafı çanak tutaca ve tepe tepe televizyon ve radyo programlarında politika üreteceklerdir. Hem de kendi lehlerinde. Yani Türk tarafının “Birleşik Kıbrıs”lılar Rumlar tarafından kullanıldıklarının farkında değiller.
            Halbuki hala daha toprak altından çıkan kemikler, kayıp Türklere ait kemiklerdir.
            Mesela bizim Dr. Fazıl Küçük Vakfı toplantıları, her zaman Tekke Bahçesi arkasındaki binada yapılır.  Ya da Halkın Sesi Gazetesinin ana binasında.  O toplantılara hep Tekke Bahçesi Şehitliği’nin giriş gerindeki kapının karşısındaki giriş kapısı arkasındaki büyük salonda yapılır.
            Oraya her gidişimde inanın içim kanar.  Hep o zor günleri ve düşmanlarımızı düşünürüm.  1963’teki çarpışmalarda şehit düşen pek çok arkadaşın defin işlemlerinde bizzat bulunan biri olarak, kara kışın balçıklı çukurlarına nasıl kürek sallarken nasıl göz yaşlarımızı tutamadığımızı ancak bunu yaşayanlar bilir.  İşte onuniçin genç nesillere o zor ve acı dolu günleri hatırlatmak görevi bize düşmektedir.  Metin Feyzioğu’nin dile getirdiği o gerçeklere, işte bunlardır.
            Bütüün kalbimle Büyükçimiz Metin Feyzioğlu’na yürekten katılıyor ve onu yine yürekten kutluyorum, bu anlamlı mesajı verdii için.
            Bence bu ara Kıbrıs’ı göğüslerindeki madalyalarla ziyaret eden gaziler, Kurtulu Savaş ile Kore Gazileri’nin ikinci cenerasyonudurlar.  Ben öyle gördüm ve öyle algıladım onları hala  davamıza ve Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edişlerini.
            Zaman zaman Kıbrıs gazilerinden ölüm ilanları veya hayatta olanların hatıra yazılarını görüyorum gerek gazetelerde, gerekse televizyonlarda.  Bu yüzler bana hiç de yabancı değiller.
            Kıbrıs Barış Harekatı sonasında Denktaş Bey’in arzusu üzerine o günlerde kurulan İskan Dairesi’nde görev aldığım zaman bütün Harekat gazileri ile hemen hemen tanışmıştım. Hatta pek çoğu ile de dost olmuştum. Bu gazilerden bazıları Kıbrıs’tan kız alarak yuva kurmuşlar ve mutlu olmuşlardır.
            Dostluğun, düşmanlığın, sevinç ve kederelerin evrensel olduğunu düşünürsek, bu ögelerin bütün dünya savaşında savaşanlar için de geçerli olduklarını düşünüyorum.  Sadece bu acıları yeniden yaşamamak için bazı hususlar iyide dikkate almak gerekir diyorum.  Tıpkı Metin Feyzioğu’nun uyarıları gibi.