“Hıristiyan bir devlet yalnız kendi çıkarları, kendi menfaatleri olduğu zamandır ki dost görünebilir. İstediğini kopardıktan sonrada arkasını dönüp uzaklaşır. Hala bugün için yürürlükte olan budur. Kıyamete kadar da böyle olacağına şüphe yoktur.

         İslam ülkeleri, dertlerini ancak kendilerinin ilaç olabileceklerini anladıkları gündür ki özgür yaşama imkânlarını sağlayabilirler” 1977

Dr. Fazıl KÜÇÜK

        

İspanya’dan önce Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen referandum Irak’ın derdi olmaya devam ederken İspanya’nın Katalan bölgesinde yapılan referandum da benzer kaderi paylaşıyor. İspanyol Hükümeti anayasanın 155. maddesine dayanarak Katalan Hükümeti’nin yetkilerini askıya aldığını açıklayıp 6 ay içerisinde seçime gidilmesi kararını aldı. İlgili madde de “Eğer özerk bir bölge anayasal yükümlülüklerini ihlal eder ya da İspanya’nın çıkarlarını ciddi anlamda tehdit edecek davranışlar sergilerse,  Madrid genel çıkarlarını korumak için gerekli önlemleri alabilir” vurgusu yapılıyor.

         AB ülkelerinin genelinde yaşamakta olan azınlıkların önünün kesilebilmesi için İspanya’nın uygulamaları bir laboratuvar olacaktır. Bu nedenle Hükümet 6 ay içerisinde bölgeyi seçime götürüyor. Katalanların alınan bu karara karşı tavırlarını sertleştirmeleri sürpriz olmayacaktır. Uzun soluklu düşünüldüğünde de diğer AB üyesi ülkelerin kendi gelecekleri için İspanyol Hükümetinin kararına zorunlu olarak destek veriyorlar. Kısa sürede olumlu bir sonucu beklememek gerektiğini kaydetmek istiyoruz.

         Bu yönlü gelişmeleri kendi açılarından değerlendirme gereğini duyan mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenlerinden DİSİ’nin Başkanı Bay Averof Neofidu Katalonya örneğinden yola çıkarak Kıbrıs Türklerini tehdit etmeye çalışıyor. Filelefteros gazetesinin haberine göre Bay Neofidu “Sadece evimizin içine bakmaktan vazgeçmeliyiz. Pencereyi açalım ve dünyada ve bilhassa Avrupa’da ne olduğunu izleyelim” diye konuşuyordu. Katalonya da yaşananları Kıbrıs Türklerinin ciddi bir şekilde dikkate alması gerektiğini savunuyor. Eski yıllardaki gibi şehir devletlerine de değinen Bay Neofidu, bu tür devletlerin modern dünyada yerinin olmadığını söylüyordu.

         Bu yönlü bir açıklamanın karşıdaki siyasiler arasında ılımlı olduğu kabul edilen kişiden geliyor olması ayrıca da düşündürücüdür. Yapılan açıklamasından sonra müzakere sürecinin neden havaya uçurulduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kıbrıs Türklerine önerilen barışın onursuz bir öneri olduğu görülüyor. Önerilen bu onursuz barışın Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilmeyeceğinin bilinmesi gerektiğini kaydetmek istiyoruz.

         Akel’in adayı olarak seçime katılmadan önce Londra da düzenlenen bir toplantıda konuşan Bay Dimitris Hristofyas, seçimi kazanması halinde “Kıbrıs Türklerine ne tür haklar vereceksiniz” sorusuna verdiği yanıtta “Kıbrıs Türklerine uluslararası hukukta ön görülen en üst düzeyde AZINLIK haklarını vereceğini ve bu yönde çalışacağını” söylüyordu. Son açıklamanın da Bay Hristofyas’ın yaklaşımından farklı olmadığını rahatlıkla söylemek olasıdır. Bunun ötesinde Bay Neofidu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bu açıklaması ile şehir devletçiği düzeyine düşürmekte bir sakıncayı da görmüyor.

         Erken seçime hazırlanan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki siyasi partilerin eteklerindeki taşları dökerek Bay Averof Neofidu ya hak ettiği gerekli yanıtı vereceklerini düşünüyoruz. Seçime gidilirken gerçekleşmesi belki olmayabilir. Buna karşın seçimden sonra mutlaka Ulusal bir Konsey’in kurulması yönünde adımlar atacakları ve atmaları gerektiğini yinelemek istiyoruz.

         Seçimden sonra önümüzdeki dönemin zorluklarla geçeceği belli olmuştur. Bu nedenle onurlu bir barış için çalışmalar yapılması gerekiyor mu ne…