“Dış politika her canı isteyenin el atıp yapacağı, yürüteceği ve altından kalkabileceği bir konu değildir. Bunun için özel bilgi, ilim, gayret, yetişme ve tecrübeye ihtiyaç olduğu gibi bundan başka da bu işi yürütecek olanların ayrıca kabiliyetli, ihatalı ve sağlam karakterli, yetişmiş olduğu memleketin özelliklerini bilen, milli hedefleri hakkı ile tespit etmiş olan kimseler tarafından ancak başarı ile yürütülebilir.”Alparslan Türkeş 1974
Türkiye siyasi tarihinin önemli lideri, Lefkoşa’da 1917 yılında doğan, Başbuğ Alparslan Türkeş’i aramızdan bedenen ayrıldığı 21. Yılında rahmet ve saygı ile andık.
Ben de Alparslan Türkeş’i, Hamle Basın Yayın Organizasyonu ve Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından yayımlanan “DIŞ POLİTAKIMIZ VE KIBRIS” eserinden Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dış Politikaları ile ilgili aydınlatıcı ve bilgilendirici olacağını düşündüğüm Dış Politika üzerine söylediklerini size aktararak fikirleri ile anmak istiyorum.
Alparslan Türkeş kitabın 14. sayfasında Dış Politika ne demektir? Diyerek görüşlerini açıklamaya başlıyor. “Dış Politika demek, bir milletin yabancılarla olan münasebetlerinin (ilişkilerinin) azami derecede milli menfaat sağlayacak şekilde düzenlenmesi ve yürütülmesi faaliyetleri demektir. Bir devletin politikası o memleketin jeopolitik durumuna, yani coğrafyasının zorunlu kıldığı bir takım şartlara uymak zorundadır. O milletin milli ülküsü ne ise ona göre şekillenmesi lazımdır. Milli tarihine kendi toplumsal durumuna ve O milletin yaşam felsefesine göre şekil alır , yön alır. Yaşama felsefesi, hayat görüşü siyasi görüşü, rejim görüşü hepsi bunların içinde yer almıştır. Politika bir milletin elde etmek ve elde bulundurmak istediği milli hedeflerine göre tayin edilir. Milli hedeflerin başında birinci olarak o memleketin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması gelir. Demek ki dış politikanın daima koruyacağı kendisine yöneltilmiş bulunan her çeşit tehlikeyi önceden görüp tespit ederek önleyeceği birinci mesele, o milletin, o memleketin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüdür. Bundan sonra daha büyük siyasi, askeri, ekonomik menfaatler temini için gerekli faaliyetlerin ayarlanması düzenlenmesidir.
Milli menfaatlere göre bir devletin politikası iki ayrı faaliyet halinde yürütülür. Bunlardan birisi ana politikadır. Diğeri ise günlük politikadır. Ana politika milli hedefleri gösteren uzun vadeli bir plandır. Uzun vadelidir. Üç günlük, iki haftalık, üç aylık, altı aylık, beş yılık değil; en az elli yıl, yüzyıl, iki yüz yıl gibi uzun vadeli… Yoksa, deve kuşu gibi başını kuma sokup yarınını hiç hesaplamadan bir politika yürütmeye kalkan devletler birdenbire çok sürprizlerle karşı karşıya gelirler ve çok şey kaybederler. Ana politika, milli hedefleri gösteren uzun vadeli bir plandır ve açığa vurulmaz. Ana politikanın gizli tutulması, açığa vurulmaması ve kuşaklardan kuşaklara devredilerek yürütülmesi gerekir. Günlük politika ise; ana politikanın gerçekleştirilmesi için içinde bulunulan şartlara göre planlı bir şekilde yürütülen faaliyetlerdir.
Dış politika ile iç politikanın çok ilgisi vardır. Bir devlet içte birlik halinde, birbirine tutkun, bağlı şuurlu (bilinçli) huzurlu bir durumda bulunmazsa onun dış politikası çok zayıf olur. Bir devlet içte ne kadar istikrarlı, ne kadar huzurlu, sağlam, halkı birbirine sevgi ve saygı ile bağlı el ele, aynı ideal, aynı milli hedefler arkasında birleşmiş durumda olurlarsa o devletin dış politikası da o ölçüde çok kuvvetli ve başarılı olur. İç politika ile dış politika karşılıklı olarak birbirilerinden kuvvet alır ve birbirlerine tesir ederler. Bir devlet diğer bir devletin meşru, haklı isteğinin karşısına çeşitli yollarla dikilir. Bunlardan en müessir, en kestirme netice veren yol, o memleket içinde kendi halkı içinde ayrılık, fesat, isyan karışıklık çıkarmak yoludur. Türkiye’miz daha dikkatli, barışçı ve kendi komşularına karşı, onları kışkırtmadan uzak, iyi niyetli bir politika takip ettiğini göstermesi gerekiyor.
Türkiye hükümetleri diplomatik deneme ziyaretleri ile dış münasebetler kurulamayacağını bilmelidirler. Tecrübeli diplomatların hiçte az bulunmadığı Hariciye Vekaleti (Dış İşleri Bakanlığı) teknisyenlerinin mütalaalarına itibar edilmeli ve politikacıların tecrübe noksanlığı onların bilgisi ile tamamlanmalıdır. Türkiye kuvvetli, müstakar ve iyi niyetli bir güney politikası tatbik etmelidir. Milli menfaatlerimiz bu yöndedir.
Türk Dış politikasını en az 100 yıl ilerisini hesaba katan bir plan ve görüş ile yönetmek gerekmektedir. Dış politika münasebetlerini idarede muhalefet partileri ile istişare, dış politikamıza kuvvet verir, onun tam milli bir politika halinde görülmesine imkan verir. İktidarın “Madem ki ben iktidar koltuğundayım her şeyi herkesten daha iyi bilir ve yaparım” iddiası ile demokrasinin kurallarını da çiğneyerek dış politika faaliyetlerini hiçbir istişareye lüzum görmeden yürütmesi büyük hatadır.”
Rahmet ve saygıyla andığım Alparslan Türkeş’in bu açıklamasından sonra günümüzde ve dünya devletleri arasında değişmeyen uygulamalar nelerdir? Diye sorarsak ta aşağıdaki tespitleri yapmak olanaklıdır.
-Emperyalist ülkelerin karşı devletten istediklerini alabilmeleri için en kestirme izledikleri yolun karşı devletin kendi halkı içinde ayrılık, fesat, isyan, karışıklık çıkartması, teröristleri taşeron olarak kullanması uygulaması.
-Dış politikalar uygulanırken milli hedeflerin başında o memleketin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunmasının gelmesi.
-Dış politikaların başarılı olması için içte, birlik halinde birbirine tutkun, bağlı bilinçli, huzurlu bir durumda bulunması.
-Dış politikada hukuktan gelen haklarını ve gerektiğinde ki hamlelerini, bütün Dünya kamu oyuna diplomatik yollarla ve lobicilik yaparak anlatması gerektiği.
-Devletlerin komşuları ile olan ilişkilerde, komşular arasında kışkırtmalardan uzak iyi niyetli dış politikalar yürütmesi gerektiği.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ışık tutacak kısmı ise, anlatmış olduğu Dış politika nasıl olmalıdır açıklamalarına uymak gerektiğidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yeni Koalisyon Hükümetinin dış politikalarının genç bir kadroya teslim edildiğini gördükten sonra, yukarıda açıklanan Alparslan Türkeş’in söyledikleri içersinden alabilecekleri ışık şunlar olmalıdır diye düşünmekteyim.
-Milli menfaatlere göre bir devletin politikaları ana politika , günlük politika diye yürütüleceğinden KKTC ‘nin ana dış politikasını, yani 50- 100- 200 yıl geçerli olacak politikasına bağlı götürebilecekler midir? Bunun yanında günlük politikaları, ustalıkla yürütebilecekler midir?
-Millet’in milli ülküsüne, milli tarihine göre dış politika uygulayabilecekler midir?
-Memleketin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü koruyabilecekler midir?
-İç politikada birlik halinde birbirine tutkun, huzurlu bir halkı diri tutabilecekler midir? Her ne kadar koalisyon içersinde ayrı görüşler birleşmiş görünseler bile Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) muhalefette kalması yüzünden bu birlikteliği sağlamakta başarılı olabilecekler midir?
-Dış politikada deneyimli, bilgili kadroları, partizanlık gözetilmeksizin kullanabilecekler midir?
Burada KKTC Dışişleri Bakanı Sayın Kudret Özersay’ın KKTC dış politikası için bir şans olduğunu ifade etmek istiyorum. Kendisi deneyimli ve yıllarca Görüşmeci olarak görev yapmış ve KKTC konusunda kalıp dışı düşünebilecek bir insandır. Ayrıca yakından tanıdığım bilgili ve tecrübesine inandığım Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Mustafa Lakadamyalı ile partizanlık yapmadan çalışması ve Cumhuriyet Meclisi’nin Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi (AKPA), gerek ise Avrupa Parlamentosunda görev yapacak milletvekillerini belirledikten sonra, ülke için önemli olan dış politika konularında koordinasyon ve işbirliği sağlamak adına yapmış olduğu ziyaretlerde sayın Özersay’ın “Biz olması gerekeni yapıyoruz. Meclisimizin milletvekilleri ile siyasi görüşleri birbirinden farklı da olsa istişare edip kendilerini dış politikalar konusunda bilgilendiriyoruz. Bugüne değin olduğu gibi bundan sonrada bilgi paylaşımına ve dış politikamızın temel unsurlarına dair konuları ele almaya hazırız.” Girişimi takdirle karşılanacak bir konudur. KKTC Koalisyon Hükümetine başarılar diliyor, kalıp dışı politikalar uygulamasını ve özelliklede ülkede ulusal bir konseyin kurulması için çalışmalar yapıp gerçekleştirmesini beklediğimi de iletmek istiyorum.
Özgürlük ve mücadele liderimiz rahmet, özlem ve saygıyla andığımız Dr. Fazıl Küçük’ün 1977 yılında söylediği “Belki dün Ben, bugün Denktaş, yarın bir başkası … Her kim gelirse gelsin, Anavatan’a olan itimatı ve güveni azalacak değildir. Tek kurtarıcımızın yalnız onun olacağını bilecek, yine bir gün karşı karşıya gelebileceğimiz felaketleri ancak onun yardımıyla yenebileceğiz.” Sözünde vurguladığı, KKTC’nin ana dış politikasının değişmez kuralı olmalıdır, öyle de olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin birbirlerine karşı yaşamsal zorunlulukları vardır. Bu da hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Mutlu, sağlıklı, bilgili ve uyanık olalım.
Kaynakça: Alparslan Türkeş’in “Dış Politikamız ve Kıbrıs” eseri Hamle Basın Yayın Org. Dış Tic. Ltd. Şti.