Dünyada yaşanan suçlara ilişkin Uluslararası Organize Suç İnisiyatifi tarafından oluşturulan Organize Suç Endeksi 2023 raporu yayınlandı.  Bu rapor bütün ülkeleri kapsayan bir rapordur.  
            Bu raporda, Kıbrıs adasını (Türk-Rum karışık) şöyle veriyor haberde.
            “Kıbrıs adası, Avrupa genelinde organize suç endeksinde 29’ncu, Güney Avrupa’ya ilişkin sırlamada ise 6’ncı sırada yer alıyor.   Birinci sırada ise Türkiye yer alıyor.  2021 yılına göre skoru kötüleşen Kıbrıs, Dünyada 193 ülke içerisinde 129’ncu sırada.”
            Suç bakımından bu rapora girmek, bir yerde lekeli ülke konumuna gelmektir, suçlar bakımından.  Genel anlamda dünyanın suçlu suçsuz halini analiz edersek, herhalde suçsuz ülke olmak bir ayrıcalıklı ve ahlaklı ülke konumuna geliyor.  Bu rapor bütün suç işleyen ülkelere bir hatırlatma yapıyor.
            Ahlak diyorum çünkü suçlar arasında kadına cinsel saldırı, enses ilişki, reşit olmamış kızlara tecavüz var onun içinde.
            Bu rapor bütün suçları kapsıyor.  Sadece organize suçlar, başlı başına bir olaydır.  Bu organize suçların birinci aktörleri hiç şüphe yok ki, mafia diye nitelendirdiğimiz şebekelerdir.
            O raporda uyuşturucu şöyle tanımlanıyor ülkemiz için...
            “Eroin, KKTC’deki istikrarsızlıktan yararlanılarak Afganistan’dan deniz yoluyla adaya sokuluyor.  Ancak Türkiye’nin transit ülke rolü ve komşu ülkelerde artan tüketimin, Kıbrıs’taki özellikle de adanın Türk kesimindeki eroin pazarını etkilemesi muhtemel endişe verici durumdadır.”
            İnsan kaçakçılığı ile ilgili bölümde ise şöyle bir açıklama var.
            “İnsan kaçakçılığı...  Bazı üniversiteler Afrikalı Öğrencileri tampon bölgeyi geçmeleri için yönlendiriyor.”
            Bu ifade hem iddialı, hem de düşündürücüdür.  Gazetelerdeki köşe yazılarımda kaç kez yazdığımı hatırlamıyorum zenci veya Afrikalı öğrenciler için.  Hatta bu öğrencilerin lüks hayatlarının arkasındaki soruya değinmiş ve şöyle demiştim:
            “Bu pınarın suyu nereden gelir?”
            Zenci öğrenciler en lüks arabaları kullanırlar, en modern dairelerde yaşarlar ve paşa gibi ülkemizde hayatlarını sürdürürler.  Raporun değindiği tampon bölge, Türk-Rum sınırı olsa gerek.
            Hele bir düşünün... Onların durumu dünya suçları anlamında bu rapora girmiştir.  Demek teşhisimizde yanılmamışız.  O nedenle geçmişte dikkate getirdiğim bir duruma yine parmak basma ihtiyacı duyuyorum.
            Bütün Afrikalı öğrencilerin özgeçmişleri ve paranın kaynağı araştırılmalıdır.
            Zaman zaman bazı zenci öğrencilerin sınır kapısında uyuşturucu ile yakalandıklarına tanık oluyoruz.  Yani güneyde de bir şebeke vardır uyuşturucu ile uğraşan.
            Raporun bir yerinde şöyle bir ifade vardır:
            “KKTC’de İnterpol tarafından aranan çok sayıda kişi var.”
            Bundan bir yıl kadar önce bir süikasta kurban giden Falyalı’nın iç dünyası da bütün arka dünyaya yansımıştır.
            Falyalı bu lüks hayatı nasıl yaptı, otelini nasıl gerçekleştirdi, uluslararası bahis konularında ne kadar yer etti ve alacak-verecek sendromunda hayatını kaybetti.  Falyalı cinayeti davası hala  devam ediyor.
            Dünyanın suçları ve suçluları mercek altında incelenirken, Türkiye’nin de organize suçta Avrupa birincisi olduğu belirtiliyor raporda.
            Türkiye’nin bazı televizyonları acı sahneleri ve acı olayları rating uğruna devamlı yayınlıyor ve dünya da bütün bu suç ve suçları izliyor.
            Kabul etmek lazım...  Üzülsek de bunlar bizim gerçeklerimizdir.
            Sadece 6 Şubat 2023’de Adıyaman ve yöresinde meydana gelen depremde taşın taş üstünde kalmaması, inşaat sektöründeki suçları ortaya çıkardı.  Yıllarca hırsız müteahhitler arızalı binalar yaptılar ve binlerce insanın ölümüne neden oldular.  Yani suçlular...
            Onun dışında kadına yapılan şiddet ve cinayetler ayrı bir durum. Çocuklarının gözü önünde eşini öldüren gözüdönmüş ne kadar katil varmış Türkiye’de...
            Sokak magandalarına ne demeli?
            İki aracın yol verme meselesi yüzünden sürücülerin kavgaya girişmeleri ve birinin silahını çekip diğerini öldürmesi, gerçekten utanç vericidir.
            Maalesef Türkiye’de de insan kaçakçılığı ilk sıralarda yer alıyor.
            Esas mesele herkesin bir silah sahibi olmasıdır. Öfkenin egemen olduğu bir sırada adam vurmak adet haline gelmiş gibi...
            Yine de bu uluslararası organın dünya suçlularını ve devletlerini dikkate getirmenin yeride bir davranış olduğunu söyleyebiliriz.