“Corona” ile yatıp kalkarken, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de “kaynayan kazan”ın fokurdularını görmek mümkün olmuyor…

Ama, çevremizde gerçekten sular ısınıyor, savaş tamtamları çalıyor…

Türkiye, geçtiğimiz günlerde; sismik araştırma yapmak üzere “Oruç Reis” gemisini Meis adası (Kastellorizo) yakınına gönderdi…

Ayrıca; ada civarı için Navtex yayımladı ve bölgeye savaş gemileri konuşlandırdı.

Navtex ne demek?

“Ben buradayım, işim gücüm var; yaklaşmayın yakarım” demek…

Arkasından Yunanistan aşırı tepki verdi ve karşı Navtex yayımladı.

Bir anda iki ülke neredeyse savaşın eşiğine geldi…

Almanya Başbakanı Merkel olaya el koydu ve TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı…

Erdoğan, bu telefonun ardından “Bir görelim önümüzü, bir müddet bekletelim” dedi…

Oruç Reis, hemen geri çekildi, Antalya’ya döndü, araştırmalar da donduruldu…

Bu yaşananlar; Türk medyasında AB ve Yunanistan’a karşı “Erdoğan’ın jesti” diye sunulurken, dünya basınında Türkiye ile Yunanistan’ın bir aylık bir “moratoryum”da uzlaştıkları haberleri yer aldı.

Öyle ya da böyle…

Türkiye ve Yunanistan bu aşamada zıtlaşmayı, birbirine diklenmeyi değil, “diyalog” ve “diplomasi”yi tercih ettiler…

Sayın Akıncı’nın aylar önce önerdiği de zaten bundan başka bir şey değildi…

O günlerde “siyasal linç” konusu yapılan bu “politika” şimdi Türkiye’nin komşuları ile ilişkilerinde yol gösterici oldu…

Tabii; Türkiye’deki milliyetçi kesimler, özellikle “İyi Parti” Erdoğan’a veryansın etti…

Meis açıklarından Türk deniz gücünün çekilmesini "utanç verici" olarak niteleyen bu parti "Neler oluyor? Mavi Vatan'dan vaz mı geçtiniz? " diye sordu.

Bu arada; Türkiye Yunanistan ile “diyalog” kapılarını aralarken, bir başka girişimde daha bulundu…

Yeni bir Navtex yayımladı ve Barbaros Hayrettin Paşa ile Apollo Moon isimli gemileri Doğu Akdeniz’e doğal gaz ve petrol aramak üzere görevlendirdi. Bu Navtex’le yapılan bildirim; “Gemilerimize 5 deniz milinden fazla yaklaşmayın” şeklindedir.

Rum basınına göre; bu iki gemi “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin “Münhasır Ekonomik Bölgesi” içindeki 2, 3 ve 13 nolu parsellerde araştırma yapacak…

“Kıbrıs Cumhuriyeti” Türkiye’nin bu girişimini “Uluslararası hukuka” aykırı buluyor ve egemenlik hakkının çiğnendiğini savunuyor.

Anastasiades de AB’de kapı kapı dolaşarak Türkiye’ye yaptırımlar uygulanması için bastırıyor…

“Türkiye cezalandırılmalıdır” diyor…

Hatta; AB’ye aday üyeliğinin iptalini talep ediyor…

Bu da yetmezmiş gibi; AB’nin Türkiye’ye karşı tutumunu sertleştirmesini zorlamak için Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’daki Moskova yanlısı yetkililerle ilgili AB’nin “müeyyide” kararını teknik düzeylerde engelliyor.

Yani; AB’ye “misilleme” yapıyor…

Bu kocaman “fotoğraf”ta göze batan en ilginç nokta; TC’nin Yunanistan’la “diyalog” kapısını açarken, Kıbrıs Rum tarafına “sopa” göstermesidir…

Türkiye’nin bu “ikircikli” politikası; beklenmedik biçimde Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile arasını açmaya adaydır…

Nitekim; Yunanistan yetkililerinin son açıklamaları Başbakan Mitsotakis’in, Doğu Akdeniz konusunda Kıbrıs Rum tarafının politikalarına “körü körüne” destek vermeyeceği izlenimi yaratmaktadır.

Başbakan Çipras döneminde Anastasiades, “Üçlü İttifak”lar konusunda Yunanistan’ı hep yanında buluyordu.

Oysa şimdi Yunanistan yetkilileri “Kıbrıs’ın bize ihtiyacı yok. Kıbrıs bağımsız, egemen ayrı bir devlettir. Türkiye’ye karşı politikalarını kendisi belirleyecektir” gibi ifadeler kullanıyor…

Cyprus Mail’in; geçen günkü başyazısında, bu konuda Yunanistan’ın Türkiye ile “diyaloğu” seçmesi üzerinde duruluyor ve Anastasiades’in Türkiye’nin AB tarafından cezalandırılması ve Türkiye’ye yaptırımlar uygulanması şeklindeki politikası yerden yere vuruluyordu.

Cyprus Mail; Anastasiades’in AB tarafından Türkiye’ye yaptırımda ısrar etmesinin hiçbir olumlu etkisi olmayacağını savunduğu başyazıda şöyle diyor: “Mitsotakis, Kıbrıs sorununun Türkiye ile ilişkilerini daha uzun süre engellemesine izin vermemeye karar vermiş olabilir. Bu yüzden Yunanistan “diyalog” derken; Anastasiades’in “ceza”da diretmesi çok daha kötü sonuçlar yaratabilir”

Önümüzdeki “tablo” bu…

Yunanistan Türkiye ile “diyaloğu” sürdürürken, Anastasiades AB’de Türkiye’yi cezalandırmak peşinde…

Bu “politika” Yunanistan’la Kıbrıs Rumları arasındaki ilişkinin arasında bir “mesafe” oluştuğunu gösteriyor…

Yunanistan, bu politika ile Kıbrıslı Rumlara “Ben tercihimi diyalogtan yana koyuyorum. Sen de bağımsız bir devletsin, bana ihtiyacın yok, politikanı sen belirle” demektedir.

Oysa; hem Doğu Akdeniz’de, hem Ege’de sorunların çözümü “diyalog”tan geçer.

Bütün ilgili tarafların bir araya gelmesi ve zenginlikleri paylaşmaları tek çözümdür.

Kıbrıs Rum tarafının bu konuda Akıncı’nın sunduğu Türk önerilerini dikkate alması, AB’de Türkiye aleyhine “yaptırım”lar peşinde koşmasından daha sonuç vericidir.

Cyprus Mail’in eleştirdiği Anastasiades, Çipras zamanında Yunanistan ile oluşturduğu “Üçlü İttifaklar”dan medet ummayı da bir kenara bırakmalıdır.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’de enerji denkleminden dışlanamayacağı artık daha iyi anlaşılmaktadır.

Cyprus Mail’in; Anastasiades’in “sertlik” yanlısı tutumuna getirdiği eleştiriler tamamen haklıdır.

Hiç şüphe yoktur ki; tüm bu gelişmeler, Ekim seçimlerinde “diyalog” yanlısı, BM ve AB’nin tanıdığı, “saygı” duyduğu, “prestij” sahibi bir “lider”e her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğunu göstermektedir.

Bunu akıldan çıkarmak, başımıza büyük dertler açabilir