16 Ağustos 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağı olduğumuz devletten 21 Aralık 1963 Rum EOKA saldırıları ile ortaklıktan atılan Kıbrıs Türkleri olarak yaklaşık 52 yıllık süre sonunda geldiğimiz durumu biraz özetlemek gerekmektedir. 11 Şubat 1959 tarihinde İngiltere, Türkiye ve Yunanistan devletleri ile Kıbrıstaki Türk ve Rum toplumları arasında imzalanan ve bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs Halklarının durumunu belirleyen Kıbrıs Cumhuriyetinin toplam 199 maddeden oluşan anayasası ile birlikte, ek-1deki garanti antlaşması, ek-2de ise ittifak antlaşması ile ek protokol -1 ve ek protokol-2 ile perçinlenen tüm bunları bir kurallar manzumesi olarak değerlenmekteyiz. Kurulan bu cumhuriyette başkan Rum, başkan muavini bir Türkten oluşmaktaydı. Bakanlar kurulu ise 7si Rum 3ü Türk olmak üzere 10 bakandan oluşturulmuştur. 30 Kaım 1963 tarihinde anayasanın tadili bahanesi ile Rumlar 13 maddelik önerilerini bunun içinde (Cumhurbaşkanı Muavinin veto hakkının kaldırılması) önerisi var iken buna cüret ederek Kıbrıslı Türkleri açıkçası kurucu ortaklıktan dışlamanın en somut adımını atmışlardır. Akabinde duymayan ve görmeyen dünya da biliyor ki 21 Aralık 1963 tarihinde Rum tarafı Kıbrıs Trük toplumuna karşı top yekün ve kapsamlı şiddet saldırılanı başlatarak Kıbrıslı Trüklere yaşam şansı tanımamışlardır. B.M. Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarihinde almış olduğu 186 sayılı kararla da uluslararası Barış Gücü (UNFICYP) Kıbrısta konuşlandırılmıştır. Böylece Kıbrıs Adası ikiye ayrılmış ve Rum yönetimine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti fiilen Rum – Yunan kontrolüne girmiştir. Kıbrıs Türkü olarak sırası ile Otonom, 13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Trük Federe Devleti ve 15 Kaım 1983 yılında bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak tüm bunlara rağmen 1968 yılında itibaren adanın birleştirilmesi için önce Denktaş – Makarios, Denktaş – Kipriyanu ve Denktaş – Kliredis arasında gerçekleşen ve daha sonra günümüze değin iki toplum başkanları arasında süre gelen görüşmeler maalesef devam etmektedir. Günümüze gelince hala adayı birleştirmek için özellikle yakın tarihte kendileri ayrılan Çekoslavaklar yani Çekler ve Slovaklar bunun başrolüne soyunmaya devam etmektedirler. Değerli okurlarım, federasyon kurulacaksa iki kesimliliğin esaslarının var olması gerekmektedir. Bu esaslar sırasıyla, nüfus, toprak, üretim araçları ve kurulu devlet düzeninin hala çalışıyor olması gerekmektedir. Kısaca bu ayrıntılara bir göz atalım. Nüfus: Rumların 900.000lerde olan nüfusunu göz önüne aldığımızda bizim nüfusumuzun en az 350.000 olması gerekemektedir. Çünkü uluslararası hukuk kuralları gereğince eşit ortak olabilmemiz için nüfusunuzun toplam nüfus içerisinde %30 altına düşmesi durumunda azınlık statüsüne girersiniz. Toprak: Toprak oranlarında da aynı uluslarası hukuk yöntemi geçerlidir. Sizin toprağınız toplam toprak oran içerisinde %30un altına düşmesi durumunda yine azınlık olarak değerlendirilir ve bu kategoride anılırsınız. Örneğin Maronitler gibi... Özellikle Güney Kıbrısta büyük bölümü bulunan Trük tapulu araziler bir şekilde değim yerindeyse Ali Cengiz oyunları ile Türk eşdeğercilerimiz ve onların vasileri tarafından elden çıkarılmak yöntemi ile 1960 Cumhuriyetine temel teşkil eden %70e %30 eşitlik oranlarını bertaraf eden anlayışlar ile adı anılan tapulu topraklarımız elden çıkarılmıştır. Bunun sonucunda da iki kesimliliğin temelinden birini oluşturan toprak konusunda da kendi kendimizin ipini çekmiş bulunmaktayız. Düşünebiliyor musunuz güneydeki eşdeğerine karşılık kuzeyde mal alan bir eşdeğerci hem buaradaki malını elinde tutmaya çalışıyor hem de feregatname imzalayarak güneydeki malınn tapu devrini yapan uyanık eşdeğercilerimiz sayesinde iki eşit kurucu devlet olabilme koşullarını böylelikle Kıbrıs Türkünü kaybettiğini hepimizin bilmesi gerekmektedir. toplum içerisinde gerek federasyon isteyen ,gerekse federasyon karşı çıkan insanlarımızın büyük bir bölümü bu yöntemle devletimizin ve aslında hepimizin varlığını dinamitlediklerinin farkındalarmı acaba ? Öyle zannediyorumki çok kısa süre içerisinde bu şekilde devlete büyük zarar vererek devleti aldatanların kimler olduğunu komşumuz rumların bu bilgileri basın , yayın organları üzerinden halkımızın bilgisine getireceklerdir kanısındayım… İşte o zaman AK KOYUN ,KARA KOYUN ,belli olacak ve gerçek vatanseverler ile sözde toprak sever , vatansever satıcıları bir bir ortaya çıkacak kanısındayım.. VE BUNUNDA BİR BEDELİ OLMALI DEĞİLMİ GERÇEK VATANSEVER HALKIMIZ NE DERSİNİZ?...